Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir.
- A growing child requires more food.
Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
- There's growing anger over the government's decision.
Ambargoya muhalefet büyüyordu.
- Opposition to the embargo was growing.
Kalabalık gittikçe büyüyor.
- The crowd is growing larger and larger.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Hava kirliliği bazı bitkilerin büyümesini önler.
- Air pollution prevents some plants from growing well.
Liste büyümeye devam ediyor.
- The list keeps growing.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.