Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
O en güzel çiçekten hoşlanır.
- He likes the most beautiful flower.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Bu tırtıl harika bir kelebek olacak.
- This caterpillar will become a beautiful butterfly.
Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
- Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
Bu çiçek tatlı kokuyor.
- This flower smells beautiful.
Fransa'nın bayanları güzeldir.
- The women of France are beautiful.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
O gerçek bir güzellik.
- She is a real beauty.
Danny'n güzellik duygusu yoktur.
- Danny has no sense of beauty.
Onun bir doğumda iki güzel kızı oldu.
- She had two beautiful girls at one birth.
Siyah saçlı güzel kız parkta idi.
- The beautiful girl with black hair was in the park.
Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
- Mrs. Smith was a famous beauty.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
Manzaranın güzelliği kelimelerle anlatılamaz.
- The beauty of the scenery is beyond description.
Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- The church was beautifully decorated with flowers.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Aktris güzel giyinmişti.
- The actress was dressed beautifully.
O güzel şekilde yazar.
- She writes beautifully.
Güzel dünyayı kirlilikten korumak için ne yapmalıyız?
- What should we do to protect the beautiful earth from pollution?
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
- You handled that beautifully.
Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
It looks beautiful.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
Anyone who has ever met her thought she was absolutely beautiful.
After watching Saturday's final, don't you agree that soccer is still the beautiful game that Pelé called it?.
They were the beautifulest boys I ever laid eyes on, and uncle sot great store by them.
Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
The beauty of the deal is it costs nothing!.
He made a beauty pass through the neutral zone.
... In addition to beautiful images that are easily stored ...
... something beautiful. ...