beanstandend

listen to the pronunciation of beanstandend
Englisch - Türkisch

Definition von beanstandend im Englisch Türkisch wörterbuch

deprecating
{s} küçümseyen
complaining
ağlama

Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalışın. - There's no use crying and complaining. Try to be content with what you have.

complaining
şikayet etme

Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım. - I'm fed up with your constant complaining.

Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz. - It is no use complaining about the weather.

complaining
şikayet ederek

Biz ağlayarak doğarız, hayatlarımızı şikayet ederek geçiririz ve hayal kırıklığına uğramış olarak ölürüz. - We are born crying, spend our lives complaining, and die disappointed.

Değiştiremediğin şeyler hakkında şikâyet ederek çok fazla zaman harcamaya çalışma. - Try not to spend so much time complaining about things you can't change.

complaining
(Argo) nağme
complaining
{i} şikayet

Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez. - He never sees me without complaining about his wife.

Her zaman şikâyet ediyorsun. - You are always complaining.

complaining
{f} şikayet et

Şikâyet etmenin bir faydası yok. - It is no use complaining.

Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz. - It is no use complaining about the weather.

complaining
şikayet et(mek)
questioning
sorgulama

Yargıç Dan Anderson, Linda'yı sorgulamaya başladı. - Judge Dan Anderson started questioning Linda.

Dedektif Dan Anderson daha fazla sorgulama için Linda'yı karakola götürdü. - Detective Dan Anderson took Linda to the station for further questioning.

complaining
(isim) söylenme, sızlanma
complaining
sızlanan
complaining
{i} söylenme
complaining
şikayet eden
deprecating
{s} karşı koyan
deprecating
{s} olumsuz
deprecating
{s} itiraz eden
objecting
(sıfat) itiraz eden
objecting
{s} itiraz eden
questioning
soran
Deutsch - Englisch