Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Ciddi olmanın zamanı geldi.
- Time has come to get serious.
Dr. Kim gelmeden önce bir hafta boyunca çocuğu ağır hasta olmuştu.
- Her child had been seriously ill for a week before Dr. Kim arrived.
O ağır yaralı değildi.
- She was not seriously injured.
Bu hafif bir hatanın ciddi yaralanmalara yol açabileceği çok tehlikeli bir spor.
- It's a very dangerous sport, where a slight mistake can lead to serious injury.
Önemli bir problemimiz var.
- We have a serious problem.
It was a surprise to see the captain, who had always seemed so serious, laugh so heartily.
This is a serious problem. We'll need our best experts.
... iMac list are some the doctor serious ...
... And it's time for them to get serious on it. ...