Jane büyük ihtimalle gelecek.
- Jane is more than likely to come.
O, büyük ihtimalle geç kalacak.
- He's very likely to be late.
Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
- It is likely to be fine tomorrow.
Polisler Tom'un kendisini öldürmüş olma olasılığını düşünmediler.
- The police didn't think it was likely that Tom had killed himself.
Tom Mary'nin hâlâ evde olduğunun olası olduğunu düşünmüyordu.
- Tom didn't think it was likely that Mary was still at home.
Bu neredeyse hiç uygun değil.
- That's hardly likely.
O, muhtemelen bu oyunu kazanır.
- He is likely to win this game.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- You know as well as I do that that isn't likely to happen.
O, muhtemelen iyi olacak.
- It is likely to be fine.
Evlerin bodrumlarının sorunları olması muhtemeldir.
- The basements of the houses are likely to have problems.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
Hava tahmini göre tayfunun sahile yaklaşması muhtemeldir.
- According to the weather forecast, the typhoon is likely to approach the coast.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
- Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
Onu kasten yapması mümkün değil.
- It is not likely that he did it on purpose.
Tom muhtemelen mantıklı olacak.
- Tom is likely to be sensible.
Tom muhtemelen mantıklı olacaktır.
- Tom will likely be reasonable.
Galiba bu kitabı okumaya sene sonuna kadar devam edeceğiz.
- We're likely to continue reading this book up to the end of the year.
Likely he'll win the election in this economy.
found a likely spot under a shady tree for the picnic.
not a very likely excuse.
Jones is a likely candidate for management.
a likely topic for investigation.
They are likely to become angry with him.
Rain is likely later this afternoon.
He is likely to succeed at anything he tries.
... More likely to be good by far than bad. ...
... you're no less likely to smoke than any other Frenchmen ...