Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- I tried to keep in with her in vain.
John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
- I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.
- He tried to give up smoking but in vain.
O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.
- He tried to study all night, but in vain.
On the mountains of truth you can never climb in vain.
Thou shalt not take the name of the LORD thy God in vain.
... And I knew if I cast my friends-- they're very vain. ...