Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Ben dürüst bir insanım.
- I am an honest person.
Ben namuslu bir kişiyim.
- I am an honest person.
Tom'un gerçeği söylediğine sahiden inanıyor musun?
- Do you honestly believe Tom is telling the truth?
Dürüst olmak gerekirse, daha önce bu yeri hiç duymadım.
- To be honest, I've never heard of this place before.
Dürüst olmak gerekirse, ben dünyada en doğru kişi değilim.
- Honestly, I am not the most accurate person on earth.
Doğrusu Tom'un ortaya çıkacağını düşünmemiştim.
- I honestly didn't think Tom would show up.
Dürüst olmak gerekirse, ben dünyada en doğru kişi değilim.
- Honestly, I am not the most accurate person on earth.
Doğrusu hiçbir fikrim yok.
- I honestly have no idea.
Doğrusu hepimiz biraz korktuk.
- We're all a little scared, to be honest.
Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
- I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.
- That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading.
Gerçekten umurumda değil.
- I honestly don't care.
Bildiğim kadarıyla, o dürüst ve güvenilir.
- As far as I know, he is honest and reliable.
Eğer yanılmıyorsam, o dürüst ve güvenilir.
- To the best of my knowledge, he is honest and reliable.
an honest account of events; honest reporting.
an honest day's work.
an honest scale.
an honest dollar.
Has the prime minister been honest with us?.
... I also think we need to be honest. ...
... most literal and honest way that I can that when I go to ...