Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Leyla istediği şeyi elde etmek için cinselliğini kullandı.
- Layla used her sexuality to get what she wanted.
O her sabah altıda kalkmayı kural haline getirmektedir.
- She makes it a rule to get up at six every morning.
Tom'u geri getirmek için her şeyi yapacağım.
- I'll do anything to get Tom back.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
- Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Kızmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to get angry.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
- I just had to get away.
Diğerlerini bize yardım ettirmek zorunda kalacağım.
- I'm going to have to get the others to help us.
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.
İstifa etmek zorundaydım çünkü yeni patronla anlaşamadım.
- I had to resign because I just didn't get along with the new boss.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.
- Most people have great disinclinations to get out of bed early, even if they have to.
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
Tom buraya erken gelmek isteyen kişidir.
- Tom is the one who wanted to get here early.
Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze.
Tom'u eve geri götürmek zorundayız.
- We've got to get Tom back home.
Tom'u okula götürmek zorunda kaldım.
- I had to get Tom to school.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.
- Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
- You will soon get used to eating Japanese food.
Tom çatıya ulaşmak için merdivene tırmandı.
- Tom climbed up a ladder to get to the roof.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of there.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is hard to get along with.
Kendisiyle geçinmek çok zordur.
- He is rather hard to get along with.
Geçimimi sağlamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabileceğime eminim.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing you say that.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom başını belaya sokmak istemiyor.
- Tom doesn't want to get into trouble.
Tom'un başını belaya sokmakla ilgili uzun bir geçmişi var.
- Tom has a long history of getting into trouble.
Bir sonraki uçağa binmek mümkün mü?
- Is it possible to get on the next flight?
Bu şehirde bir taksiye binmek çok zor.
- It's very hard getting a taxi in this city.
Bunun üzerinden geçmek yok.
- There's no getting over that.
Tom Mary ile temasa geçmek istiyor.
- Tom wants to get in touch with Mary.
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Katılmaktan hoşlanmıyoruz.
- We don't like to get involved.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
- Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
Oraya varmak ne kadar sürer?
- How long will it take to get there?
Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
- I want to reach the hotel before it gets dark.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Tom işleri çabucak yaptırmak istedi.
- Tom wanted to get things done quickly.
Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
- Tom had to get a cholera shot.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Ben biraz hava almak için yürüyüşe gittim.
- I went for a walk to get some air.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Tom'un canı sarhoş olmak istedi.
- Tom felt like getting drunk.
Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
- Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
Bir papağana bakmakı için ihtiyacımız olan şeyi alalım.
- Let's get what we need to keep a parrot.
Dişlerinize iyi bakmak önemlidir böylece yaşlandığınızda normal şekilde yiyebileceksiniz.
- It's important to take good care of your teeth so you'll be able to eat properly when you get older.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Neredeyse öğrenmek isteyebileceğin her dilde yerli konuşurlar tarafından hazırlanmış ses dosyalarını bulmak kolaylaşıyor.
- It's getting easier to find audio files by native speakers for almost any language you might want to study.
Yüksek bir maaş almasam bile, bu şekilde para kazanmaktan vazgeçmeye istekli değilim.
- Even if I don't get a high salary, I'm not willing to quit this way of making a living.
Kısa zamanda çok para kazanmak kolay değildi.
- It was not easy to get a lot of money in a short time.
Bir Avrupa haritası edinmek için nereye gidebilirim?
- Where can I go to get a map of Europe?
Müşteri ile olan uyumunuz hakkında bir fikir edinmek istiyorum.
- I would like to get a feel for your rapport with the customer.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Erken başlamak istiyorum.
- I'd like to get an early start.
Bizi öldürmek mi istiyorsun?
- You want to get us killed?
O acıkmaya başladı, bu yüzden bir balık öldürmek için nehire küçük bir taş attı.
- She started to get hungry, so she threw a small stone in the river to kill a fish.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
... time, that's why my policy starts with a very robust policy to get all that energy ...
... If you manage to get it to the 18, the judge says hey, you ...