Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- Mother always gets up early in the morning.
Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?
- Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
Erken ilkbahardı, bu yüzden çok sayıda müşteri yoktu.
- It was early spring, so there weren't many customers.
Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
- Bill got up so early that he caught the first train.
Amerikan tarihinin ilk zamanlarında, siyahlar kölelik yaşadı.
- In the early days of American history, blacks lived in slavery.
Eski Prusya dilinin canlanması seksenlerin başında başladı.
- The Old Prussian language revival began in the early 80's.
Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
- Modern cars differ from the early ones in many ways.
Bütün vakitsiz açan çiçekler soğuktan yandı.
- All the early flowers were bitten by the frost.
Tom ertesi gün erken bir başlangıç yapması nedeniyle erken yatmaya gitti.
- Tom went to bed early because he had an early start the next day.
Biz erken bir başlangıç yaptık.
- We got an early start.
Acele etmene gerek yoktu. Zaten buraya çok erken vardın.
- You didn't need to hurry. You got here too early anyway.
Acele etmene gerek yoktu. Çok erken geldin.
- You needn't have hurried. You've arrived too early.
O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
Tom dün sabah erkenden Mary'yi görmeye gitti.
- Tom went to see Mary early yesterday morning.
Babam sabahçı bir kuş; o her gün 5.30'da kalkar.
- My father is an early bird; he gets up at 5:30 every day.
Tom'a yarın bir saat önce işe gelmesini söyleyebilir misin?
- Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow?
Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
- In the first place it's necessary for you to get up early.
Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
- Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
- Tom will try to finish the work as early as possible.
We finished the project an hour sooner than scheduled, so we left early.
The early guests sipped their punch and avoided each other's eyes.
His mother suffered an early death.
On my first day on the watch after leaving the shoplifting squad I paraded on earlies but had completely forgotten to take my ear ring off.
... Early on, almost a year ago, I went to a network. ...
... reveals the next challenge awaiting the early universe. ...