be concerned with

listen to the pronunciation of be concerned with
Englisch - Türkisch

Definition von be concerned with im Englisch Türkisch wörterbuch

deal
{f} dağıtmak

Kartları dağıtmak için kimin sırası? - Whose turn is it to deal the cards?

Kartları dağıtmak için Tom'un sırası. - It's Tom's turn to deal the cards.

deal
{i} alışveriş

O, çocuklarının para ile alışveriş etmelerine yardım ederek çok zaman harcar. - She spends a lot of time helping her children learn to deal with money.

Tom bit pazarında birkaç iyi alışveriş buldu. - Tom found a few good deals at the flea market.

deal
{f} ilgilenmek

Ahmet is not going to deal with this situation/problem - Ahmet bu durumla/sorunla ilgilenmeyecek.

Onunla ilgilenmek zorunda kalacaksın. - You're going to have to deal with that.

Tom'la ilgilenmek ara sıra zor olabilir. - Tom can be difficult to deal with at times.

concerned with
alakadar olmak
deal
(Konuşma Dili) anlaştık!
be with
(Konuşma Dili) arka çıkmak
be with
(Konuşma Dili) desteklemek
deal
mukavele
deal
çam kalas
deal
alış veriş etmek
deal
(Bilgisayar) dağıt

Pierre tüm oyunculara kartları dağıttı. - Pierre dealt cards to all the players.

Lütfen kartları dağıt. - Please deal the cards.

deal
tüccar

Tüccar onun cehaletinden faydalandı ve resmi çok ucuz aldı. - The dealer took advantage of her ignorance and bought the picture very cheap.

Tom bir sanat tüccarı. - Tom is an art dealer.

deal
(Konuşma Dili) çok iyi!

Tom babasının ölümüyle çok iyi ilgilenmiyor. - Tom isn't dealing with his father's death very well.

O çok iyi bir anlaşma gibi görünüyor. - That sounds like a very good deal.

deal
tacir

Tom bir mahkum edilmiş zehir taciri. - Tom is a convicted drug dealer.

deal

İlgilenmem gereken çok işim var. - I have a lot of things that I must deal with.

Yapacak çok işim var. - I have a great deal to do.

be with
(Konuşma Dili) izlemek
be with
olmak
deal
{i} kâğıt dağıtma
deal
{i} iskambil kâğıtlarını dağıtma
deal
pazarl

Elbise çok pahalı. Pazarlığı biraz cazip hale getiremez misin? - The dress is too expensive. Can't you sweeten the deal a little?

deal
{i} davranış
deal
{f} alışveriş etmek
deal
{i} pazarlık
deal
{i} çam kerestesi
deal
(fiil) ilgilenmek, meşgul olmak, uğraşmak, değinmek; iş yapmak; alışveriş etmek; dağıtmak, kâğıt dağıtmak; uyuşturucu işi yapmak; vurmak; ele almak
Englisch - Englisch
deal
be concerned with

    Silbentrennung

    be con·cerned with

    Türkische aussprache

    bi kınsırnd wîdh

    Aussprache

    /bē kənˈsərnd wəᴛʜ/ /biː kənˈsɜrnd wɪð/

    Videos

    ... Like, I was just concerned with the idea of watching it happen. ...
Favoriten