Buz makinesi arızalı.
- The ice machine is broken.
Arızalı saat hemen onarılmalıdır.
- The clock that got broken must be repaired right away.
Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.
- The x-ray showed two broken fingers.
Bu pencere bir aydır kırıktır.
- This window has been broken for a month.
Nakliye sırasında kırılmış olmalı.
- It must have been broken during shipping.
Piyano tellerinden birisi kırılmış.
- One of the piano strings is broken.
O, bozuk bir kamera buldu.
- He found a broken camera.
Benim masa saati bozuk gibi görünüyor.
- My clock seems to be broken.
Yeni yıl bahanesiyle ocakta alınan kararlar genellikle şubatta bozulmuş olur.
- New Year's resolutions made in January are often broken by February.
Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.
- It occurred to me that my watch might be broken.
Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- Better a broken promise than none at all.
Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Bu pencere kim tarafından kırıldı?
- By whom was this window broken?
Savaş mahkumu olarak yedi yıl geçirdikten sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- Having spent seven years as a prisoner of war, Tom was a broken man.
Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
Bu saçmalığı bilmemi mi bekliyorsun?
- You expect me to know this stuff?
Tüm bu Yeni Çağ saçmalıkları gerçekten garabet.
- All that New Age stuff is really weird.
Oh man! That is just broken!.
I think my shaver is broken.
The bankruptcy and divorce, together with the death of his son, left him completely broken.
Tomorrow broken skies.
A dog bit my leg and now the skin is broken.
My arm is broken.
Water spouted from the broken faucet.
- Water spouted from the broken tap.
Tom fixed the broken radio.
- Tom repaired the broken radio.
... There are broken websites out there that don't work properly ...
... to heal our broken health care system one doctor and ...