Sıkılmak bir günahtır.
- To be bored is a sin.
Seyirciler sıkılmış görünüyordu.
- The audience looked bored.
Onun uzun konuşmasından herkes sıkılmıştı.
- Everyone was bored by his long speech.
Tom ve Mary bunalmış görünüyorlar.
- Tom and Mary look bored.
Bu inekler bunalmış görünüyor.
- These cows look bored.
Tom yüzünde bıkkın bir ifadeyle uzaya bakıyordu.
- Tom was staring out into space with a bored expression on his face.
Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.
- Tom had a bored, disinterested look on his face.
Sıkılmak bir günahtır.
- To be bored is a sin.
Sıkılmak şöyle dursun, biz çok eğlendik.
- Far from being bored, we had a very good time.
Tom canı sıkılmış görünüyordu.
- Tom seemed to be bored.
Sami sıkkın ve huzursuzdu.
- Sami was bored and restless.
Canım sıkkın ve yapacak hiçbir şeyim yok.
- I'm bored and I have nothing to do.
Sadece burada oturmaktan gerçekten çok sıkılıyorum.
- I'm getting really bored just sitting here.
Tom ve Mary hala sıkılıyor.
- Tom and Mary are still bored.
The piano teacher's bored look betrayed he wasn't paying much attention to his pupil's boringly stereotype rendition of the brilliantly composed etudes.
... is a solution that ends within 24 hours. As soon as a bored Norwegian teenager encounters ...