Babamın şirketi iflasın eşiğindedir.
- My father's company is on the verge of bankruptcy.
Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
Tom iflas etmek zorunda kaldı.
- Tom was forced into bankruptcy.
Kumar borçları nedeniyle iflas etti.
- He went bankrupt because of gambling debts.
Onun tavsiyesini uygulamadılar, sonuçta şirketleri iflas etti.
- They neglected his advice, with the result the their company went bankrupt.
Yetenekli maliye bakanının yaratıcılığı batmış ulusunun kurtulması için yardımcı oldu.
- The talented finance minister's ingenuity has helped his bankrupt nation to get out of the red.
Yüksek vergi ve kötü satış şirketi iflas ettirdi.
- High tax and poor sales bankrupted the company.
... ran for office, he said if you build a coal plant, you can go ahead, but you'll go bankrupt. ...
... I want to make sure that we understand, he said that I said we should take Detroit bankrupt. ...