Bizim takımımız beş puan ilerdedir.
- Our team is five points ahead.
Herkes hız limitine uyuyordu, bu yüzden ilerde muhtemelen bir hız tuzağı olduğunu biliyordum.
- Everybody was obeying the speed limit, so I knew there was likely a speed trap ahead.
Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
- A gas station is one kilometer ahead.
Programın bir hafta ilerisindeyiz.
- We're a week ahead of schedule.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
Gerçekten önceden telefon etmeliydin.
- You really should've phoned ahead.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.
- He is ahead of his class in English.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
Bir kilometre ileride bir benzin istasyonu var.
- There is a gas station is one kilometer ahead.
Yaklaşık otuz yarda ileride.
- It's about thirty yards ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Siz önden koşabilirsiniz, ben daha sonra size yetişirim.
- You can run on ahead and I'll catch you up later.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
Just ahead you can see the cliffs.
He is far ahead of his class in math.
... raced ahead ...
... Why don't you go ahead and light that up. ...