Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
- It requires a good taste to study art.
Sanat herkes tarafından sevilir.
- Art is loved by everybody.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Hasta olmak çok sıkıcı.
- Being sick is very boring.
Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
- Tom didn't mean to be so late.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Onun bahçesi bir sanat eseridir.
- His garden is a work of art.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.
- He brought the art of painting to perfection.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Erkek kardeşime benzediğim söylenmeden sadece bir gün yaşamak istiyorum.
- I'd like to go through just one day without being told I look like my brother.
Geçmişteki yaşam bugünkünden çok farklıydı.
- The living beings of the past were very different from those of today.
Tom ve ben bunu her zaman yapmak zorunda olan kişiler olmayı sevmiyoruz.
- Tom and I don't like being the ones who always have to do that.
İnsanlar dürüst olan birine alışkın değildir.
- People are not used to someone being honest.
İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
- Human beings succeeded in flying into space.
İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
- Language changes as human beings do.
James ve ben geçen ay Ribeirão Preto'da idik. O, São Paulo'da, Brezilyada bir şehirdir.
- James and I were in Ribeirão Preto last month. It's a city in São Paulo, Brazil.
Onlar Liverpool'lu idi.
- They were from Liverpool.
Belçika Fransa kadar büyük değildir.
- Belgium is not as big as France.
Belçika'da hangi dilleri konuşuyorlar?
- What languages do they speak in Belgium?
O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?
- Do you know who brought that team into being?
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İnsanlar bilinçli varlıklardır.
- Humans are conscious beings.
İnsan sosyal bir varlıktır.
- Man is a social being.
İnsanlar sosyal yaratıklardır.
- Human beings are social creatures.
İnsanlar duyarlı yaratıklardır.
- Humans are sentient beings.
your message has been send - mesajınız gönderildi - mesajınız gönderilmiştir.
İnsanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır.
- Human beings were created in God's image.
İnsanlar bilinçli varlıklardır.
- Humans are conscious beings.
Doğaüstü varlıklar var.
- Supernatural beings exist.
Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim.
- It was late, so I went home.
Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
- His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
Güzel Sanatlar Sarayı nerede?
- Where is the Palace of Fine Arts?
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
Bu eski resmi benim için onarabilecek bir ressam biliyor musun?
- Do you know an artist who can restore this old picture for me?
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
- Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
John büyük bir sanatçı oldu.
- John grew up to be a great artist.
Beyninizin sol tarafını çok kullanıyorsunuz. Daha sanatsal olabilmek için beyninizin sağ tarafını kullanmaya çalışın.
- You live in your left brain too much. Try to use your right brain to be more artistic.
Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
- The artistic beauty of the garden is truly amazing.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.
Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu.
- Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite.
Tom sadece yanında oturup Mary'ye zorbalık yapılmasını izleyemedi.
- Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
Mary and John, are you listening?.
Mary, where are you going?.
We are not coming.
They are here somewhere.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
It had been six days since his departure, when I received a letter from him.
We liked to chat while we were eating.
François Mitterrand was president of France from 1981 to 1995.
He is gone.
The dog was drowned by the boy.
3 times 5 is fifteen.
Today is the second, so I guess next Tuesday must be the tenth.
I have been to Spain many times.
He was five-eight.
He looks twelve, but is actually thirteen, and will turn fourteen next week.
To be or not to be, that is the question.
It is in the eighties outside, and next week it is expected to be in the nineties! (Fahrenheit degrees).
Why is it so dark in here?.
besequined, befeathered, beclawed, bewebbed, betasseled.
from adjectives: bedim, bewet.
bedazzle, bestir, bewail.
Tis a hard matter therefore to confine them, being they are so various and many .
They were a fine group.
Were father a king, we would have war. (= If father were a king,...).
They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
- Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
Tom receives a certain amount of pocket money from his wife every week. He puts whatever remains at the end of the week into his piggy bank.
- Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
The number of students going abroad to study is increasing each year.
- Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.