basma

listen to the pronunciation of basma
Türkisch - Englisch
{i} printing
printed matter
print

The papers didn't print this story. - Gazeteler bu hikayeyi basmadılar.

chintz
printed (book, etc.)
printed cotton, calico; printed matter; printed
pressing
pressing (something) on
made of printed cloth, print
calico
print, printed cloth fabric
raid; bust (by the police)
printed cloth
cotton print
stepping on or in, treading on
plain white cotton fabric
printing (cloth, books)
plain lightweight cotton fabric with figured pattern printed on one side
(Spor) stuff block
pressure
dimity
bas
{i} bass

Are you still playing the bassoon? - Hâlâ bason çalıyor musun?

I play bass guitar in a guitar ensemble. - Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.

basmak
print
basmak
{f} press

All you have to do is press the button. - Tüm yapmanız gereken düğmeye basmaktır.

To take a photo, all you need to do is to press this button. - Fotoğraf çekmek için tek yapman gereken bu düğmeye basmaktır.

basma anlamı
(Bilgisayar) press means
basma atölyesi
print works
basma bileziği
thrust collar
basma gerilmesi
compressive stress
basma kalıbı
1. print. cliché. 2. mold, block (for printing fabric)
basma kalıp hüküm
trite-cliche judgement
basma kalıp hüküm
stereotyped judgement
basma kumaş
printed material, printed fabric
basma tulumba
force pump
basma tulumba
force pump, forced pump
basma çekici
print hammer
başlık basma makinesi
titler
ağır basma
preponderance
basmak
to tread (on), to step (on), to trample; to press, to depress, to compress; to print; to raid; to bust; to descend (on); to flood; (karanlık) to fall, to set in; (çığlık) to let out, to utter; (bir yaşa) to enter, to reach; (para) to strike, to coin, to p
basmak
publish
basmak
depress
basmak
step on

Tom didn't mean to step on Mary's toes. - Tom'un niyeti Mary'nin parmaklarına basmak değildi.

Tom didn't mean to step on Mary's foot. - Tom'un amacı Mary'nin ayağına basmak değildi.

basmak
{f} catch
basmak
{f} stomp
basmak
break into
bas
bass guitar

I play bass guitar in a guitar ensemble. - Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.

Tom doesn't know how to play the bass guitar. - Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.

basmak
utter
basmak
push

All you have to do to take a picture is push this button. - Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.

All you have to do is to push this button. - Yapmanız gereken tek şey bu butona basmaktır.

basmak
counterfeit
basmak
set in
basmak
enter
basmak
crush
basmak
tramp
basmak
overwhelm
basmak
strike off
basmak
run off
basmak
bear
basmak
trample
basmak
reach
basmak
fall
basmak
invade
damga basma
imprinting
hızlı basma
(Bilgisayar) fast
bas
bass voice
bas
{f} press

Please put a cassette in the VCR and press the record button. - Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.

The press is interested in his private life. - Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.

bas
{f} overwhelming
bas
imprint
bas
{f} print

This machine can print sixty pages a minute. - Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.

This book will be printed next year. - Bu kitap, gelecek yıl basılacak.

bas
basso

Are you still playing the bassoon? - Hâlâ bason çalıyor musun?

bas
overwhelm
bas
{f} published

I wish you would make a list of the newly published books. - Keşke yeni basılmış kitapların bir listesini yapsan.

He had a book on physics published. - Fizikle ilgili bir kitap bastırdı.

bas
{f} pressed

The crowd pressed toward the gate. - Kalabalık kapıya doğru bastırdı.

He pressed the brake pedal. - O, fren pedaline bastı.

bas
{f} pressing

They'll keep pressing the foreman. - Onlar ustabaşına baskı yapmaya devam edecekler.

The union is pressing for a ten-percent pay hike. - Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.

bas
bull fiddle
bas
{f} printing

Mistakes in the printing should be pointed out at once. - Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.

This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes. - Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.

bas
{f} print out
basmak
step

I didn't mean to step on your foot. - Niyetim ayağına basmak değildi.

Tom didn't mean to step on Mary's toes. - Tom'un niyeti Mary'nin parmaklarına basmak değildi.

basmak
raid
basmak
bust
basmak
compress
basmak
attack
basmak
strike
basmak
{f} impress
ayak basma
stamping
ayakla basma
treading
bas
kephale
bas
nob

He walked on tiptoe so that nobody would hear him. - O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.

basmak
{f} letter
para basma
coinage
su basma
overflowing
ağır basma
overweight
ağır basma
predominance
bas
flush mechanism of a toilet
bas
bass; bass guitar, bass
bas
stet
bas
incuse
basmak
flow
basmak
to set, put (a hen) on eggs so that she will hatch them. Bas!/Bas git! slang Clear out! Beat it! Get lost! Scram! basıp geçmek
basmak
tread on
basmak
to put (air) in (a tire)
basmak
weigh
basmak
to be overjoyed. bastığı yerde ot bitmemek to bring bad luck wherever he/she goes; to blight whatever he/she touches
basmak
to step on or in, tread on; to set (one's foot) on, put (one's foot) on (a place): Ayağını o ipek halıya basma! Don't you set foot on that silk rug!
basmak
to become, turn (a specified age): Bugün elliye bastı. He turned fifty today
basmak
foray
basmak
to print (books, etc.); to coin, strike, mint (coins)
basmak
suddenly to hand in (one's resignation, a letter of protest)
basmak
sink
basmak
flood
basmak
(for something undesirable) to cover (a place): Tarlayı sel bastı. Floodwater has covered the field. Bahçenin her yerini ot bastı. Weeds have taken over the garden
basmak
tread
basmak
attack suddenly
basmak
(for darkness) to fall
basmak
irrupt
basmak
suddenly to deliver (a blow) to, land (a blow) on
basmak
imprint
basmak
to pack (something) tightly into (a container)
basmak
(for a machine) to pump (a liquid) or compress (a gas)
basmak
stamp
basmak
come on
basmak
just to pass (someone) by, not to stop and visit (someone). basıp gitmek/geçmek (Konuşma Dili) to get up and leave, take off. bastığı yeri bilmemek
basmak
to be consumed with: Hocayı öfke bastı. The teacher was consumed with rage
basmak
jam
basmak
to press (one's finger, a seal, a mold, a wood block, etc.) on; to press: Zile bas! Ring the doorbell!
basmak
suddenly to feel ...: Feci halde uyku bastı. I feel very sleepy
basmak
not to know what one is doing, be out of it
basmak
come upon
basmak
to pass, overtake, leave (someone, something) behind
basmak
suddenly to let out (a yell, a curse, a laugh)
basmak
stencil
basmak
to make an unexpected attack on, raid; (for the police) to bust
basmak
(for fog) to descend on, cover
basmak
mint
büyük puntolarla basma
display
emme basma tulumba
suction and force pump
emme basma tulumba
a kind of suction pump
halı basma makinesi
carpet printing machine
kart basma makinesi
punch
kilisenin verdiği basma izni
imprimatur
para basma
mintage
parmak izi basma
fingerprint impression
satır basma
line printing
seçim basma
(Bilgisayar) press-to-select
taban basma
a wrestling hold in which a wrestler plants one foot on his opponent's stomach and twists his opponent's chin and shoulder
tahta kalıptan resim basma
xylography
tuşlara basma
key stroke
yeni fiyat basma
surcharge
yeniden basma
reproduction
Englisch - Englisch

Definition von basma im Englisch Englisch wörterbuch

BAS
extension for a BASIC language file (Computers)
BAs
plural of BA
bas
Officers and enlisted personnel with BAS authorized on tour orders will automatically be paid BAS for each day of active duty
bas
Business Activity Statement
bas
Server used to manage data transport in ATM mode for ADSL-based Internet access offerings Each BAS on the France Télécom network is connected to approximately 10 DSLAMs (q v ) and groups the traffic handled by those devices Consequently, the area covered by a BAS is referred to by France Télécom as a platform Two ATM circuits, one "incoming" and one "outgoing", are put in place between the client and the BAS to which he or she is connected
bas
Basic source code file
bas
Battalion Aid Station
bas
Basic Allowance for Subsistance
bas
battlefield automation systems
bas
Bureau of Apprenticeship Standards
bas
British Antarctic Survey (you should know this one!) BASMU - BAS Medical Unit BAT - British Antarctic Territory BC - Base Commander BGA - Base General Assistant BGS - British Geological Survey BI - Bird Island (station code) BSD - Biological Sciences Division
bas
Beef Assurance Scheme
bas
Basic
bas
Medieval category of soft instruments, used principally for indoor occasions, as distinct from haut, or loud, instruments
bas
Block Acquisition Sequence
bas
Business Application Services A function of the CICSPlex System Management (SM) product which manages CICS resource definitions and the CICS installation process
bas
Broadband Access Server A device that provides connectivity between customer-provisioned DSL services and Network Access Provididers; ie it is the interface between Network Access Providers and Network Service Providers
Türkisch - Türkisch
Basmak işi. Üzerinde bası ile yapılmış renkli biçimler bulunan pamuklu kumaş: "O güne kadar bir okka üzüm, bir arşın basma almamış idim."- M. Ş. Esendal
Gübre, tezek
Bu kumaştan yapılmış olan: "Üzerine basma bir elbise ile örme bir ceket giymişti."- P. Safa
Gazete, dergi, kitap gibi bası ile hazırlanmış yazılı şeyler, matbua
Basılmış, matbu. İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun
Gazete, dergi, kitap vb. bası ile hazırlanmış yazılı şeyler, matbua
çoğunlukla pamuk ipliği kullanarak dokunan kumaşların genel adı
Üzerinde bası ile yapılmış renkli biçimler bulunan pamuklu kumaş
Basılmış, matbu
Bu kumaştan yapılmış olan
Basmak işi
Bir çeşit iskambil oyunu
Pamuklu bir kumaş cinsi
İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun
Desenli kumaş
iskambil kâğıdıile oynanan bir oyun
Yerin alçalmasıyla bu yeri örten deniz sularının yükselmesi, çekilme karşıtı
matbua
basma kalıbı
Kitap, kumaş gibi şeylerin baskısı için hazırlanan kalıp
Basmak
kesmek
Basmak
(Osmanlı Dönemi) TEKEVVÜK
Basmak
tabetmek
bas
Sesi böyle olan sanatçı
bas
En kalın erkek sesi
bas
Basınçlı suyla tuvaletin yıkanmasını sağlayan aygıt
bas
En kalın sesli orkestra çalgısı
basmak
Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak: "Yüreğinin acısını duyuyordu
basmak
Bir şey üzerinde kalıp, mühür gibi bir araçla iz yapmak: "Şuraya başparmağını bas dediler, ben de bastım."- S. F. Abasıyanık
basmak
Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak
basmak
Uygunsuz vaziyette yakalamak
basmak
Bir şey üzerinde kalıp, mühür gibi bir araçla iz yapmak
basmak
Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek
basmak
Bası işi yapmak, tabetmek
basmak
Sıkıntı basmış, terlemeye başlamıştı. İzin istedi."- Y. Z. Bahadınlı
basmak
Bası işi yapmak, tabetmek. Örtmek, bürümek, kaplamak: "Yollarını ot basmış, çamları yükselip saçaklarına el atmış olan bu büyük köşk."- M. Ş. Esendal
basmak
Çevreyi kaplamak, çökmek
basmak
Eskiden kullanılan bir çeşit ayakkabı
basmak
Bir kimse bir yaşa girmek
basmak
Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek
basmak
Baskın yapmak
basmak
Baskın yapmak: "Ölen kızın intikamını almak için köyü basıp yakmış."- E. İ. Benice
basmak
Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak
basmak
Kümes hayvanlarının kuluçkaya yatması
basmak
Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak: "Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına."- C. Külebi
basmak
Sıkıştırarak yerleştirmek
basmak
Bazı isimlerle birlikte sertlik, aşırılık anlamlarında yardımcı fiil olarak kullanılır: "Bir kahkaha basarak merdivenleri inmeye başladım."- S. F. Abasıyanık."Onları dünyaya getiren analarına ve babalarına gizli gizli içten basıyorlardı küfürü."- Halikarnas Balıkçısı
basmak
Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak
basmak
Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek: "Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız."- H. E. Adıvar
basmak
Küçük çocuklar ayakta durabilmek
basmak
Bir kimse bir yaşa girmek: "Bugün yirmi yaşına basan Türk genci, İstiklal Harbi olurken beşikte parmağını emiyor, dört ayak üstünde emekliyordu."- P. Safa. Çevreyi kaplamak, çökmek: "Şehri akşamüstü sis basmıştı."- S. F. Abasıyanık
basmak
Örtmek, bürümek, kaplamak
basmak
Bazı isimlerle birlikte sertlik, aşırılık anlamlarında yardımcı fiil olarak kullanılır
emme basma tulumba
Hem çeken hem de ileten tulumba, alvere tulumbası
para basma
Çok para kazanma, işleri iyi gitme
para basma
Piyasaya yeni para çıkarma
taban basma
Güreşçinin bir ayağının tabanıyla, hasmının ayağına basıp eliyle çenesinden veya omuzlarından tutarak çevirmesi
Englisch - Türkisch

Definition von basma im Englisch Türkisch wörterbuch

BAS
(Askeri) iaşe bedeli, tayin bedeli; tabur yardım istasyonu (basic allowance for subsistence; battalion aid station)
basma
Favoriten