basit

listen to the pronunciation of basit
Türkisch - Englisch
simple

Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it. - Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.

He couldn't do even simple arithmetic. - O, basit aritmetiği bile yapamadı.

easy

This book is so easy that a child can read it. - Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.

There is probably an easy solution to the problem. - Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.

elementary
crude

Tom said something crude about the way Mary was dressed. - Tom Mary'nin giyinme tarzı hakkında basit bir şey söyledi.

The method was crude, but very effective. - Yöntem basit ama çok etkiliydi.

homely
easy " kolay; elementary, basic; simple, plain" " sade; ordinary, commonplace; unimportant, small-time
everyday
unpretentious
simpleminded
rudimentary

Digital cameras aren't as good as rudimentary cameras. - Dijital fotoğraf makineleri basit kameralar kadar iyi değildir.

surpassing
(Argo) bog standard
(Argo) mickey mouse
unsophisticated
commonplace
scurrile
homespun
shallow
frugally
ill-bred, (someone) who's never been taught any manners
vulgar
jejune
countrified
simple, not difficult; easy to do or understand
facile
foolproof
frugal
small

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

ordinary, run-of-the-mill, average
basic

The rooms in this hotel are pretty basic. - Bu otelin odaları oldukça basit.

It's basically quite simple. - Bu aslında oldukça basit.

simplificative
undemanding
straightforward

That's a pretty straightforward question. - Bu oldukça basit bir soru.

elemental
primitive
humble
potty
simplistic

Now that was a simplistic answer. - Şimdi bu basit bir cevaptı.

simplex
simple, unadorned
dry
bluff
cheap
uncoloured
artless
plain

Tom ate plain and simple food. - Tom, sade ve basit bir yemek yedi.

Fadil got away with murder. Plain and simple. - Fadıl cinayetten ceza almadı. Sade ve basit.

chaste
spartan
quiet
simpler

It's simpler and more reliable. - Bu daha basit ve daha güvenilir.

Everything was simpler in those days. - O günlerde her şey daha basitti.

lowbrow
arcadia
undesigning
native
untutored
backwoods
basit bir şekilde
simply
basit kadın
slag
basit arama
(Bilgisayar) basic search
basit açı
(Matematik) plane angle
basit
simple network
basit birim
(Bilgisayar) simple volume
basit boyama
simple staining
basit cisim
(Kimya) simple substance
basit cümle
simple sentence
basit faiz
(Ticaret) ordinary interest
basit fobi
(Pisikoloji, Ruhbilim) simple phobia
basit fonksiyon
(Matematik) simple function
basit göz
(Arılık) simple eye
basit
piece of cake
basit
easy task
basit
child's play
basit kesme
simple shear
basit kiriş
(İnşaat) simple beam
basit korelasyon
simple correlation
basit liste
(Bilgisayar) simple list
basit makine
simple machine
basit modül
(Matematik) simple module
basit ortalama
(Ticaret) arithmetic mean
basit protein
(Biyoloji) glutelin
basit stok
(Jeoloji) simple stock
basit sözlerle
in plain terms
basit ve doğal
unpretentious
basit yaprak
(Botanik, Bitkibilim) simple leaf
basit çubuk grafik
(Bilgisayar) simple bar chart
basit akreditif
(Ticaret) simple letter of credit
basit akreditif
(Ticaret) open letter of credit
basit alan grafiği
(Bilgisayar) simple area chart
basit alarm
(Askeri) simple alert
basit anahtar
simple key
basit arapça
(Bilgisayar) basic arabic
basit arbitraj
(Ticaret) simple arbitrage
basit ark
simple arc
basit asfiksant
(Tıp) simple asphyxiant
basit ayin
low mass
basit ayrışma
simple decomposition
basit bir biçimde
elemantarily
basit bir biçimde
debasedly
basit burulma
simple twisting
basit cevher
monad
basit cisim
uncombined element, simple element
basit dalga
elementary wave
basit damıtma
simple distillation
basit dava
(Latin) actio simplice
basit denklem
math . simple equation, linear equation
basit denklem
simple equation
basit devlet
(Hukuk) unitary state
basit devre
(Elektrik, Elektronik) simple circuit
basit dişli pompa
simple-gear pump
basit dosyalar
(Bilgisayar) simple files
basit dtc
(Bilgisayar) simplified dtc
basit düzeltme
(Askeri) simple revised
basit ekonomi
(Ticaret) simple economy
basit eşitlik
simple equation
basit faiz
simple interest
basit gaz türbini
simple gas turbine
basit grup
(Matematik) simple group
basit göz
ocellus
basit göz konisi
(Arılık) optic cone
basit gözlü
ocellated
basit gücü teli
(Tekstil) simple heald wire
basit halka grafik
(Bilgisayar) simple doughnut chart
basit ibranice
(Bilgisayar) basic hebrew
basit iskele
common scaffold
basit
pie
basit
pushover
basit
picnic
basit
plain sailing
basit
Mickey Mouse
basit işçilik
(Ticaret) common labour
basit kapalı eğri
(Matematik) simple closed curve
basit karbüratör
simple carburetor
basit kaslar
(Anatomi) simple muscles
basit kelime
simplex, simple word
basit kesir
proper fraction
basit kesir
math . simple fraction
basit kesir
simple fraction
basit kod
(Bilgisayar) basic code
basit kullanımlı
(Argo) fool-proof
basit kübik
(Kimya) primitive cubic
basit latince
(Bilgisayar) basic latin
basit madde
(Ticaret) simple entry
basit mal
(Arkeoloji) simpleware
basit mesaj transfer protokolü
(Askeri) simple message transfer protocol
basit metin
(Bilgisayar) simple text
basit meyve
simple fruit
basit mikroskop
simple microscope
basit noktalar
(Bilgisayar) basic dots
basit olarak
elementarily
basit olmayan
nontrivial
basit parola
(Bilgisayar) simple password
basit plak
(İnşaat) flat slab
basit sarkaç
simple pendulum
basit ses
phone
basit sil
(Jeoloji) simple sill
basit siper
(Askeri) hasty trench
basit sorumluluk
(Kanun) single liability
basit suç
(Hukuk) summary offence
basit sözcük
simple word
basit sözleşme
(Ticaret) simple contract
basit sünme
(İnşaat) basic creep
basit tarama
sequential scanning
basit ton
simple tone
basit usulde defter tutma
bookkeeping by single entry
basit ve ilkel yaşamak
rough it
basit ve notasız eşlik
vamp
basit veri elemanı
(Ticaret) simple data element
basit yapılı hayvan
polype
basit yapılı hayvan
polyp
basit yargılama usulü
(Hukuk) summary trial
basit yaşamak
rusticate
basit yunanca
(Bilgisayar) basic greek
basit zaman
simple tense
basit zincir
simple chain
basit çerçeve
single-span frame
basit çizgiler
(Bilgisayar) basic dashes
basit çiçek
single flower (as opposed to a double flower)
basit çoğaltan
(Ticaret) simple multiplier
basit çoğunluk
(Hukuk) simple majority
basit çökelme
plain sedimentation
basit çözüm
simple-solution
basit şey
jam
basit: bant
(Bilgisayar) simple: band
basit: defter
(Bilgisayar) simple: ledger
basit: kutu
(Bilgisayar) simple: box
basit: sütun
(Bilgisayar) simple: column
mevzi dışı basit tahkimat
(Askeri) outworks
sade ve basit
simple

Tom ate plain and simple food. - Tom, sade ve basit bir yemek yedi.

Fadil got away with murder. Plain and simple. - Fadıl cinayetten ceza almadı. Sade ve basit.

daha basit
jammier
daha basit
simpler

Is there a simpler amino acid than glycine? - Glisinden daha basit bir amino asit var mı?

Esperanto is much simpler than Interlingua. - Esperanto Interlinguadan çok daha basit.

daha basit bir model tercih ederim
I prefer a simpler style
dijital basit veri ara yüzeyi
(Askeri) digital simple data interface
eski ve basit yunan mimari tarzı
doric order
kısa ve basit şarkı
ditty
sade ve basit
honest to goodness
sade ve basit
honest to god
sonlu basit gruplar
finite simple groups
tablo basit
(Bilgisayar) table simple
çocuklar için basit oyunlarınız var mı
Do you have easy games for children
çok basit
easy as winking
Türkisch - Türkisch
Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan
Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz: "Bu, fikirsiz, basit ve masum bir çocuk hafifliği değildi."- R. N. Güntekin
Kolay: "En basit şeyi yazamayacak kadar cahildi."- H. Taner
Karışık olmayan, bayağı
Süssüz, gösterişsiz
Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan: "Bu basit takılmalar, her seferinde onları güldürdü."- N. Cumalı
Süssüz, gösterişsiz: "Üstünde basit ve kapalı bir çarşaf vardı."- A. Gündüz
Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz
Kolay
Karışık olmayan, bayağı: "Derin hislerden uzak, basit zevklere düşkün, bütün manasıyla alafranga bir adamdı."- Y. K. Karaosmanoğlu
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Mücerred ve münferid olup, mürekkeb ve müellef olmayan
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Edb: Aruz vezinlerinden biri
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Yaygın olan
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Kıymetsiz
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Geniş
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Neş'eli. Güleryüzlü. Düz, arızasız, engelsiz
basit indigesyon
(Tıp, İlaç) Basit indigesyon, on midelerdeki mikroflora ve faunanın mikrobiyal dengesinin ve biyokimyasal verimliliğinin bozulması sonucu anoreksi ve süt veriminde düşme ile karekterize bir indigesyondur. on midelerde anormal bir fermantasyon olmaksızın birçok biyokimyasal faaliyet aksar, hatta tamamen durur, yani on midelerdeki total biyolojik aktivite düşer
BASİT KESİR
(Osmanlı Dönemi) Sûreti (payı), mahrecinden (paydasından) küçük kesir. 2/5 gibi
BASİT TASFİYE
(Hukuk) Adi tasfiyeye oranla daha kısa olan iflas tasfiye biçimi
BASİT YARGILAMA
(Hukuk) Hukuk mahkemelerinde uygulanan ve adi yargılama yöntemine oranla daha basit ve çabuk işleyen yargılama yöntemidir
BASİT İKRAR
(Hukuk) Yargılamada, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıanın kayıtsız şartsız doğruluğunu kabul etme
basit cisim
Maddesi tek elementten oluşmuş cisim
basit cümle
Tek yargı bildiren cümle
basit faiz
Faizleri üzerine eklenmemiş ana paraya belli bir dönem sonunda verilen faiz
basit kelime
Anlamlı olarak daha küçük parçaya bölünemeyen, kök durumundaki kelime, yalın kelime
basit kesir
Payı paydasından küçük olan kesir
basit renk
Prizmadan geçen beyaz ışığın ayrıldığı renklerden her biri
Englisch - Türkisch

Definition von basit im Englisch Türkisch wörterbuch

basit bölüm
(Ticaret) simple segment
basit
Favoriten