basar

listen to the pronunciation of basar
Türkisch - Englisch
(İnşaat) tread
eye
bas
{i} bass

Basset hounds are gentle dogs. - Basset tazıları kibar köpeklerdir.

I play bass guitar in a guitar ensemble. - Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.

bas
bass guitar

Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money. - Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.

I quit playing the bass guitar. - Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.

bas
bass voice
bas
{f} press

He pressed me to stay a little longer. - O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.

He has to have his blood pressure taken every day. - O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.

bas
{f} overwhelming
bas
imprint
bas
{f} print

This machine can print sixty pages a minute. - Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.

Newly printed books smell good. - Yeni basılmış kitaplar güzel kokuyor.

bas
basso

Are you still playing the bassoon? - Hâlâ bason çalıyor musun?

bas
overwhelm
bas
{f} published

We finally published the book. - Sonunda kitabı bastık.

The first edition was published ten years ago. - İlk baskı on yıl önce yayınlandı.

bas
{f} pressed

She pressed her lips firmly together. - Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.

The crowd pressed toward the gate. - Kalabalık kapıya doğru bastırdı.

bas
{f} pressing

They'll keep pressing the foreman. - Onlar ustabaşına baskı yapmaya devam edecekler.

The union is pressing for a ten-percent pay hike. - Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.

bas
bull fiddle
bas
{f} printing

Mistakes in the printing should be pointed out at once. - Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.

The first printing machine was invented by Gutenberg. - İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.

bas
{f} print out
bas
kephale
bas
nob

He walked on tiptoe so that nobody would hear him. - O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.

bas
flush mechanism of a toilet
bas
bass; bass guitar, bass
bas
stet
bas
incuse
keser basar kalıp
(Mekanik) combination die
Englisch - Englisch

Definition von basar im Englisch Englisch wörterbuch

BAS
extension for a BASIC language file (Computers)
BAs
plural of BA
bas
Officers and enlisted personnel with BAS authorized on tour orders will automatically be paid BAS for each day of active duty
bas
Business Activity Statement
bas
Server used to manage data transport in ATM mode for ADSL-based Internet access offerings Each BAS on the France Télécom network is connected to approximately 10 DSLAMs (q v ) and groups the traffic handled by those devices Consequently, the area covered by a BAS is referred to by France Télécom as a platform Two ATM circuits, one "incoming" and one "outgoing", are put in place between the client and the BAS to which he or she is connected
bas
Basic source code file
bas
Battalion Aid Station
bas
Basic Allowance for Subsistance
bas
battlefield automation systems
bas
Bureau of Apprenticeship Standards
bas
British Antarctic Survey (you should know this one!) BASMU - BAS Medical Unit BAT - British Antarctic Territory BC - Base Commander BGA - Base General Assistant BGS - British Geological Survey BI - Bird Island (station code) BSD - Biological Sciences Division
bas
Beef Assurance Scheme
bas
Basic
bas
Medieval category of soft instruments, used principally for indoor occasions, as distinct from haut, or loud, instruments
bas
Block Acquisition Sequence
bas
Business Application Services A function of the CICSPlex System Management (SM) product which manages CICS resource definitions and the CICS installation process
bas
Broadband Access Server A device that provides connectivity between customer-provisioned DSL services and Network Access Provididers; ie it is the interface between Network Access Providers and Network Service Providers
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) İlm-i Kelâm'da: Kendi şânına lâyık bir vecih ile Cenab-ı Hakk'ın "görme sıfatı"dır. Kâinatta hiçbir şey O'nun görmesinden hâriçte kalamaz
(Osmanlı Dönemi) Gözün görmesi
(Osmanlı Dönemi) (C.: Ebsâr) Görme duygusu
(Osmanlı Dönemi) İdrak. Fikir
(Osmanlı Dönemi) Kalble hissetme. Kalb gözü
(Osmanlı Dönemi) göz, görme duyusu
Göz
İleriyi görme, algılama yetisi
Göz. İleriyi görme, algılama yetisi
Merdivenin ayakla basılan yüzeyi
bas
Sesi böyle olan sanatçı
bas
En kalın erkek sesi
bas
Basınçlı suyla tuvaletin yıkanmasını sağlayan aygıt
bas
En kalın sesli orkestra çalgısı
Englisch - Türkisch

Definition von basar im Englisch Türkisch wörterbuch

BAS
(Askeri) iaşe bedeli, tayin bedeli; tabur yardım istasyonu (basic allowance for subsistence; battalion aid station)
basar
Favoriten