basın

listen to the pronunciation of basın
Türkisch - Englisch
press

He has to have his blood pressure taken every day. - O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.

The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve. - Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.

media
press, newspapers
fourth estate
press to
piezo
journalism
Fleet Street
basın ekibi
press team
basın toplantısı düzenlemek
to held press conference
basın yayın kanunu
press law
basın özgürlüğü
freedom of the press
basın ajansı
press agency
basın ataşesi
press attaché
basın bilgi subayı; halkla ilişkiler subayı
(Askeri) press information officer; public information officer
basın bülteni
press release

The company released a press release. - Şirket bir basın bülteni yayınladı.

basın fotoğrafçısı
cameraman
basın kampanyası
press campaign
basın konferansı
news conferance
basın konseyi
press council
basın kralı
press lord
basın kralı
press baron
basın locası
press gallery
basın locası
the press gallery
basın mensubu
pressman
basın mensupları
press
basın savaşı
paper war
basın sözcüsü
press agent
basın sözcüsü
press officer
basın toplantısı
press conference
basın toplantısı
news conference
basın tribünü
press box
basın ve yayın özgürlüğü
liberty of the press
basın yasası
press law
basın örneği
press copy
etnik basın
ethnic press
geleneksel basın yayın
traditional media
ulusal basın
national press
yerel basın
local press
Avam kamarasında basın locası
press gallery
Londra'da basın sokağı
Fleet Street
adi basın
gutter press
boyalı basın
periodicals that contain little news or few articles but have lots of flashy color pictures
boyalı basın
the tabloid press
great basın yükseği
(Meteoroloji) great basin high
görsel basın
mass media
kilise ve basın
church and the press
polis ve basın
police and the press
suç ve basın
(Kanun) crime and the press
Türkisch - Türkisch
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınların bütünü, matbuat: "Bütün bildiklerimizden öteye İstanbul basını bize ne öğretebilirdi?"- Y. K. Karaosmanoğlu
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınların bütünü, matbuat
Bu tür iş yerlerinde görevli kimselerin tümü
matbuat
BASIN
(Osmanlı Dönemi) Uydurma bir kelime olup "matbuat" yerine kullanılır. Gazete, mecmua gibi belli zamanlarda çıkan matbuatın hepsi
BASIN SUÇLARI
(Hukuk) Basın yoluyla işlenen suçlar
basın ataşesi
Resmî veya özel kurum ve kuruluşlarda, yabancı temsilciliklerde basın ile ilgili konuları düzenleyen yetkili ve sorumlu kimse
basın bildirisi
Basın yayın organlarına bilgi vermek amacıyla yetkili kurum veya kişiler tarafından hazırlanmış yazılı açıklama
basın dünyası
Görsel ve yazılı basın organları ile burada görevlilerin tümü, medya camiası
basın kartı
Mesleği basın işleri olan kimselerin taşıdığı kimlik belgesi
basın toplantısı
Yetkili veya ilgili bir kimsenin, bir konu veya çeşitli konular üzerinde açıklamada bulunmak için kitle iletişim araçlarında görevli kimselerle yaptığı toplantı
basın yasağı
Basın yayın organlarının bir konu hakkında yayın yapmasını kısıtlayıp engelleme
basın özgürlüğü
Görüş ve düşünceleri basın ve yayın yoluyla açıklayabilme ve yayabilme hakkı
besleme basın
Çıkar uğruna, herhangi bir kuruluşun veya iktidardaki güçlerin görüşlerini savunan basın
boyalı basın
Okuyucunun ilgisini çekmek için renkli fotoğrafa yazı ve haberden çok yer veren, kupon veya çekilişlerle armağan dağıtan basın
renkli basın
bakınız: boyalı basın
Englisch - Türkisch
(Tıp) Pansıman kalıbı
geyser basın
gayzer havzası
basın
Favoriten