bana

listen to the pronunciation of bana
Türkisch - Englisch
me
for me
me, to me; for me
me at
ben
i
bana kalırsa
personally
bana göre
to me

She is senior to me by three years. - O, bana göre üç yıl kıdemli.

She is senior to me by six years. - O bana göre altı yıl kıdemli.

bana ne
who cares
bana ne
all I care
bana ne
that's not my bag
bana yardım et
give me a hand
bana ait
mine
bana anlat
(Bilgisayar) tell me about
bana faturala
(Bilgisayar) bill me
bana gelince
as far as i am concerned
bana gelince
as to me
bana gelince
for me
bana göre
in my book
bana göre
to my way of thinking
bana göre
from my point of view

From my point of view, Australia is one of the best countries in the world. - Bana göre, Avustralya, dünyanın en iyi ülkelerden biridir.

bana göre
in my opinion

In my opinion, you're beautiful. - Bana göre sen güzelsin.

In my opinion, happiness has a few fundamental requirements. - Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.

bana göre
up to me
bana göre
to my mind
bana göre
from my standpoint
bana göre
(Konuşma Dili) to the best of my belief
bana göre değil
far be it from me
bana göre hava hoş
not that i care
bana göre hava hoş
it is all the same to me
bana göre hava hoş
it's all the same to me
bana göster
(Bilgisayar) show me
bana gösterebilir misiniz?
can you show me?
bana kalırsa
as far as i can see
bana kalırsa
in my judgment
bana kalırsa
up to me
bana kalırsa
as far as i am concerned
bana kalırsa
in my opinion

In my opinion, it's not a good idea. - Bana kalırsa, bu iyi bir fikir değil.

bana kalırsa
i think
bana kalırsa
i dare say
bana kalırsa
if you ask me
bana ne
(Konuşma Dili) am i my brother's keeper
bana ne
what's that to me
bana sor
ask me
bana sorma
don't ask me
bana söyleyebilir misiniz?
can you tell me?
bana vız gelir
it leaves me cold
bana yardım eder misiniz?
can you help me?
bana yardım et
help me
bana öyle geliyor ki
i have a feeling (that)
bana öyle geliyor ki
i have a feeling that
bana öyle geliyordu ki
i was under the impression
Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim
(Atasözü) Tell me with whom thou goest and I'll tell thee what thou doest
bana aptal dedin
you called me stupid
bana biraz zaman ver
give me some time
bana cevap ver
answer me
bana cevap ver
give me an answer
bana kalırsa
me
bana mesaj at tatlım
text me sweety
bana ne!
What me!
bana öğretebilir misin
can you teach me?
bana öğretebilir misin
could you teach me?
Bana bak
Look here
Bana bakma
Don't count on me
Bana göre hava hoş
It doesn't make any difference (to me), It's all the same to me
Bana ne
what's that to me, who cares
bana araba çarptı
I was hit by a car
bana atanmış
(Bilgisayar) assigned to me
bana bahane gösterme
but me no buts
bana bak
i say
bana bak
heigh
bana bir bira ısmarladı
he treated me to a beer
bana bu konuda yardım edebilir misiniz
Will you help me with this problem
bana bunu yapma
(deyim) don't give me that
bana check in yaptırdığımda bagaj kartı vermediler
I didn't receive the claim tag when I checked in
bana danışmadan
without consulting my pleasure
bana ders oldu
this was a lesson to me
bana değer vermiyorsun
you don't appreciate me
bana dokunma
Don't touch me
bana dokunmayan yılan bin yaşasın
(Atasözü) The snake that doesn't touch me can live a thousand years for all I care
bana dur durak yok
i am on my legs all day
bana gelen ileti
(Bilgisayar) message to me
bana gelince
as to me, for me
bana gelince
for my part
bana gelmez
far be it from me
bana göre
as far as I'm concerned

Tom can do whatever he likes as far as I'm concerned. - Bana göre Tom hoşlandığı her şeyi yapabilir.

It's a bit strange as far as I'm concerned. - Bana göre o biraz tuhaf.

bana göre hava hoş
(Konuşma Dili) I don't care
bana hatırlat
put me in mind of it
bana iyi bir neden göster
give me one good reason
bana kalsa gitmem
i would rather not go
bana kalsa gitmem
i had rather not go
bana kalırsa
all I know
bana kalırsa
for my part

For my part, I don't like this picture. - Bana kalırsa; bu resmi beğenmedim.

For my part, I have no objection. - Bana kalırsa benim itirazım yok.

bana kalırsa
as far as I'm concerned
bana kalırsa
as far as I am concerned; if it were up to me
bana kalırsa
for all i care
bana kalırsa giderim
i had rather go
bana kalırsa giderim
i would rather go
bana kalırsa vız gelir
forall i care
bana mazeret uydurma
but me no buts
bana mısın dememek
change nothing
bana mısın dememek
show no reaction to
bana mısın dememek
1. to think nothing of, not to bat an eye at: Bir günde on dört saat araba sürmeye banamısın demiyor. He thinks nothing of driving fourteen hours in a day. 2. to remain unaffected (by), stand unmoved (by), not to appear affected in the least (by)
bana mısın dememek
a) to show no reaction to, not to care b) to have no effect, to change nothing, not to work
bana mısın dememek
have no effect
bana ne
big deal
bana ne
for aught I care
bana sorarsan
for all i care
bana sökmez
i don't buy it
bana sökmez
That won't do with me
bana uyar
it suits me
bana uyar
that's fine with me
bana uymaz
far be it from me
bana ve aileme
me and mine
bana ve bizimkilere
me and mine
bana ver
(Argo) gimme (give me)
bana yardım edin
help me

Help me! he repeated while waving his sabre. - O, kılıcını sallarken bana yardım edin! diye tekrarladı.

Please help me take this down. - Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.

bana yardımcı olabilir misiniz
Would you assist me
bana yerli gibi davranma
don't go native on me
bana yutturamazsın
i don't buy it
bana zevk veriyor
it gives me a kick
bana çok pahalıya mal oldu
i paid through the nose for it
bana öyle geldi ki
methought
bana öyle geliyor ki
it seems to me that
bana öyle geliyor ki
meseems
bana şans dile
cross your fingers for me
ben
beauty spot
ben
myself

For myself, I would like to take part in the game. - Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.

I bought this book for myself, not for my wife. - Ben bu kitabı karım için değil, kendim için satın aldım.

ben
nevus
ben
the "I" part of the psyche
Ben
(Diş Hekimliği) naevus
ben
dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
ben
freckle (on a person's skin)
ben
spot, macula (in the eye)
bana ait
belong to me
ben
(Anatomi) spiloma
ben
yours

Put yourself in my place. - Kendini benim yerime koy.

Put yourself in my position. - Kendini benim yerime koy.

bir de bana sor
tell me about it
nasıl olsa bana inanmazsın
(Ev ile ilgili) not like you would believe me anyway
nasıl olsa bana inanmazsın
(Ev ile ilgili) you wouldn't believe me anyway
ver bana
(Argo) gimme
Bana ne
So what
ben
ego

My brother-in-law is really egotistical. - Eniştem gerçekten bencil.

Thomas thinks he's the center of the world. He's very egocentric. - Thomas kendisini dünyanın merkezi zannediyor. O, çok ben merkezci.

ben
mole

She had a mole on her face. - Onun yüzünde bir ben var.

Tom has a mole under his left eye. - Tom'un sol gözünün altında bir beni var.

ben
me
1 sana 2 bana
1 to you 2 to me
1 sana 2 bana
one for you two for me
Bana ait
you belong to me
Bana göre
According to me
Bana göre
as far as i am concerned
Bana uyar
(deyim) works for me
Bana uyar
(deyim) it works for me
bana ne
me neither
bana ne
what is it to me
bana ne
aught
bana uyar
fine with me
ben
ive
ben
i'm
gel bana
I came
l im. hola! yaheyl hey! bana bak!
l im. hola! yaheyl hey! Look at me!
Allah bana, ben de sana
(Konuşma Dili) I'll pay you my debt when l can get some money
Rabbena, hep bana!
(Konuşma Dili) My God, what a greedy pig he is!
bana göre
{f} meseems
ben
mole, beauty spot
ben
mole; ego
ben
mole; beauty spot
benim derdim bana yeter
i have a lot on my plate
benim derdim bana yeter
i have enough trouble myself
benim derdim bana yeter
i have enough on my plate
benim sorunum bana yeter
i have a lot on my plate
benim sorunum bana yeter
i have enough trouble myself
benim sorunum bana yeter
i have enough on my plate
bu bana olmadı
It doesn't quite fit me
bu bana tam uydu
It fits well
bu dansı bana lütfeder misiniz
May I have this dance please
bu zevk bana ait
It's my pleasure
bugün bana
(ise) yarın (da) sana. (Atasözü) What has happened to me, may happen to you
lütfen bana gösterin
Please show me
lütfen bana yardım eder misiniz
Could you please help me
o bana çarptı
He ran into me
sana pişmişse bana kotarılmış
(Konuşma Dili) If you're happy with the way things are going, then so am I
sana yalan, bana gerçek
(Konuşma Dili) You don't seem to believe it, but I know it to be true
sen o işi bana bırak
leave it to me
sen o işi bana bırak
leave the matter to me
sen onu bana bırak
leave it to me
sen onu bana bırak
leave the matter to me
siz bana bozuk para borç verebilir misiniz
Can you lend me a dime
vah bana
woe is me
var mı bana yan bakan
Who dares to say me nay?
vay bana
woe is me
ıneceğim yeri lütfen bana söyleyin
Please tell me where to get off
Englisch - Englisch

Definition von bana im Englisch Englisch wörterbuch

Ben
A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
ben
The oil of the ben seed
ben
Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
ben
A Scottish or Irish mountain or high peak
ben
A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
ben
Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
ben
Inner, interior
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
ben
Bentonite
ben
Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
ben
A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
ben
EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
ben
Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
ben
benedictive mood
ben
a mountain peak
ben
(Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
ben
Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
ben
{i} high point, summit, peak
Ben
{i} male first name (form of Benjamin)
ben
Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
ben
indic
ben
An old form of the pl
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
ben
Son of
ben
The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
ben
pr
ben
Motor & Allied Trades Benevolent Fund
ben
The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
ben
of Be
Ben
diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
ben
The winged seed of the ben tree
ben
The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
Türkisch - Türkisch
Ben zamirinin yönelme durumu ekli biçimi
ben
Olta veya tuzağa konulan yem
ben
Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
ben
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
ben
Saçta, sakalda beliren beyazlık
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
BEN
(Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
ben
Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
ben
En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
Ben
(Osmanlı Dönemi) ENE
Ben
ego
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
ben
Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
Englisch - Türkisch

Definition von bana im Englisch Türkisch wörterbuch

bana göre hava hoş
i'm agreeable
bana dokunmayiniz
(Tıp) noli me tangere
BEN
(Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
Ben
(isim) iç oda (İsk.)
Ben
{i} iç oda (İsk.)
ben
iskoç iç oda
ben
içinde

O utanç içinde başını eğdi. - She bent her head in shame.

ben
banağacı
ben
bu ağacm tohumu
ben
tepe/dağ
ben
bu tohumdan çıkanlan ince yağ
ben
Moringa aptera
ben
iç oda
ben
sorkun ağacı
bana
Favoriten