Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
- O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.