Let me see if Tom is ready to go.
- Tom'un gitmek için hazır olup olmadığına bakayım.
Let me see what you've got.
- Neyin olduğuna bir bakayım.
Let me see. What should I make for dinner tonight?.
Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Let me see. It takes about two hours by bus.
- Bir bakayım. Otobüsle yaklaşık iki saat sürer.
Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz resimlere bir bakayım.