bakar

listen to the pronunciation of bakar
Türkisch - Englisch
looks

My room looks out on the street. - Benim odam caddeye bakar.

He usually looks through the newspapers before breakfast. - O, gazetelere genellikle kahvaltıdan önce bakar.

bakar s
looks s
Bakar mısın ?
(ız) a) Excuse me b) (lokantada) Waiter! c) (hamala) Porter!
bak
check it out
bak
look at

As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds. - Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.

Every time I look at this picture, I think of my father. - Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.

bak
(Bilgisayar) lookup
bak
(Bilgisayar) look in

Look into that, would you? - Onun içine bak, ne dersin?

Look in the mirror, pal. - Aynaya bir bak dostum.

bak
look after

Lucy's mother told her to look after her younger sister. - Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.

She asked me to look after her baby in her absence. - Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.

bak
{f} regarding
bak
{f} look

He looked at me and smiled. - O bana baktı ve gülümsedi.

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

bak
{f} face

She has an absent look on her face. - Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.

Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time. - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

bak
have one's wits about one
bak
(abbr. for bakınız) see; cf. (compare)
bak
vide

Let me have a look at your video camera. - Video kamerana bir bakayım.

bak
behold
bak
or else
bak
{k} Till when
bak
{ü} lo
bak
{k} women's lib
bak
{k} Until when? till when
bak
{k} no way
biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar
(Atasözü) All conflicts can be traced back to a quarrel between the haves and the have-nots
deve nalbanda bakar gibi
(Konuşma Dili) with a look of blank astonishment
dost başa, düşman ayağa bakar
(Atasözü) People who don't know you judge you by your appearance
kedi ciğere bakar gibi bakmak
to gaze at covetously
öküz boyunduruğa bakar gibi
(looking at someone or something) with hate in one's eyes, hatefully
öküz trene bakar gibi bakmak
to gawk (at sb/sth), to gape
Englisch - Englisch

Definition von bakar im Englisch Englisch wörterbuch

BAK
Basic Aeronautical Knowledge, an initial theory course for trainee pilots
BAK
extension of a backup file (Computers)
bak
Arresting Cable Prefix (e g , BAK-9)
bak
Backup ( bak) - Older version of a batch-file, by using this files you can restore the previous version of such a file if you want that for some reason
bak
Back at KB, when you return
bak
A suffix for filenames indicating a backed-up file You can usually delete bak files, provided you make sure that you have the most recent version and will not be needing the backup at any stage
bak
Backup file
bak
Back At Keyboard
bak
a threatening predator, however, Kilrathi do not eat other predators, as they believe them to have an extremely foul taste
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) (C.: Bukur-Bikar) Öküz. Dana. Sığır.(Bakr, yarmak demek olduğundan, bu hayvan dahi toprağı sürüp yarmak için kullanılması itibariyle bu isim verilmiştir. E.T
(Osmanlı Dönemi) öküz, dana, sığır
Öküz, sığır
Sığır, öküz anlamında sözcük
Sığır, inek
bakar kör
Çok dikkatsiz (kimse)
bakar kör
Gözleri sağlam göründüğü hâlde göremeyen
BÂK
(Osmanlı Dönemi) f. Korku, havf, çekinme, sakınma
Englisch - Türkisch

Definition von bakar im Englisch Türkisch wörterbuch

Bak
Bey, Türkçede erkeklerin kullandığı sanlardan birisidir. Diğerleri efendi, ağa, efe, çelebi, ağabey, amca, dayıdır. Eski Türkçedeki biçimi beğ idi
bakar
Favoriten