Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.