She did nothing but look around.
- O, etrafına bakınmaktan başka bir şey yapmadı.
During my childhood, I used to come here frequently, look around and think.
- Düşünmek ve etrafa bakınmak için çocukluğum sırasında buraya sıklıkla gelirdim.
See the footnote on page 5.
- Sayfa beşteki dipnota bakın.
You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
- Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
- Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
Look that word up in the dictionary.
- Sözlükte o sözcüğe bakın.