No, thank you. I'm just looking around.
- Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
I think I'll look around a little more.
- Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
See the footnote on page 5.
- Sayfa beşteki dipnota bakın.
Tom looked around, but didn't see anyone.
- Tom etrafına bakındı ama kimseyi görmedi.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.