bakımsız

listen to the pronunciation of bakımsız
Türkisch - Englisch
{s} neglected

The place was shamefully neglected. - Yer utanç verici bir biçimde bakımsızdı.

ragged
neglected, unkempt, disorderly
neglected, unkempt, uncared-for, squalid
bedraggled
uncared for
squalid

The refugees were living in a narrow, squalid backstreet. - Mülteciler dar, bakımsız arka sokakta yaşıyordu.

Tom grew up in squalid conditions. - Tom bakımsız koşullarda büyüdü.

untended
(Askeri) poor ground
unkempt

I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning. - Sabah saatin beşinde dağınık ve bakımsız olmamı umarım kimse önemsemez.

crummy
dilapidated
uncared-for
rugged
blowzy
uncaredfor
sleazy
bakım
maintenance

Tatoeba.org is offline for maintenance. - Tatoeba.org bakımdan dolayı çevrimdışıdır.

Our website is offline for scheduled maintenance. - Web sitemiz planlanmış bakım için çevrimdışıdır.

bakım
overhaul
bakım
care

Care has made her look ten years older. - Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.

The hospital restricts the number of visitors who can enter the intensive care unit. - Hastane yoğun bakım ünitesine girebilen ziyaretçi sayısını kısıtlıyor.

bakımsız bırakmak
dilapidate
bakımsız bahçe
wilderness
bakımsız bir durumda
in state of neglect
bakım
aspect
bakım
respect

In this respect, you're right. - Bu bakımdan haklısın.

I think country life is superior to city life in some respects. - Sanırım kırsal yaşam bazı bakımlardan şehir yaşamından daha üstündür.

bakım
regard
bakım
{i} custody
bakım
support
bakım
{i} nurture
bakım
cure
bakım
sicily
bakım
treatment
bakım
oversight
bakım
viewpoint
bakım
servicing
bakım
trust
bakım
point of view
bakım
charge
bakım
greenkeeping
bakım
attention

Tom needs proper medical attention. - Tom'un uygun tıbbi bakıma ihtiyacı var.

Tom will have to get medical attention. - Tom tıbbi bakım almak zorunda kalacak.

bakım
{i} way

My sister and I are different in every way. - Kız kardeşim ve ben her bakımdan farklıyız.

In a way, Susie seems like my mother. - Bir bakıma, Susie anneme benziyor.

bakım
{i} keep

TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state. - TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.

bakım
maintenance; care, attention; viewpoint, point of view, respect, way
bakım
attention; maintenance
bakım
viewpoint, point of view
bakım
of nursing
bakım
keeping
bakım
handling
bakım
glance, look
bakım
nursing

Tom was put in a nursing home. - Tom bir bakımevine kondu.

bakım
nurse

The blind nurse devoted herself to caring for the elderly. - Kör hemşire kendini yaşlıların bakımı için adadı.

bakım
of care

Babies need a lot of care. - Bebeklerin bakıma çok ihtiyacı vardır.

bakım
care, attention, upkeep
bakım
service

I took my car to have it serviced today. - Bugün arabamı bakım yaptırmaya götürdüm.

The car needs a service. - Arabanın bakıma ihtiyacı var.

bakım
(Hukuk) maintanence
bakım
upkeep
bakım
attendance
bakım
point of view; care
bakım
nurseling
bakım
{i} nursling
bakım
standpoint

He is inclined to look at everything from the standpoint of its practicality and is neither stingy nor extravagant. - O her şeye pratikliği bakımından bakma eğilimindedir ve ne pinti ne de savurgandır.

bakım
aftercare
Türkisch - Türkisch
Özen gösterilmemiş, bakılmamış
Özen gösterilmemiş, bakılmamış: "Kasaba eski zamanlarda kaldırımsız, bakımsızdı."- S. F. Abasıyanık
bakım
Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek veya emek verme biçimi