The two buses resemble each other at first glance.
- İlk bakışta bu iki otobüs birbirine benziyor.
Now I see that I misunderstood the sentence at first glance.
- Şimdi, ilk bakışta cümleyi yanlış anladığımı görüyorum.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Although Bob was in disguise, I recognized him at a glance.
- Bob maskeli olmasına karşın, ben onu bir bakışta tanıdım.
I knew at a glance that he was an honest man.
- Onun dürüst bir adam olduğunu bir bakışta bildim.
The problem is not as simple as it might seem at first sight.
- Sorun ilk bakışta göründüğü gibi kadar basit değildir.
We have more in common than can be seen at first sight.
- İlk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönümüz var.