Sırtımda kötü bir ağrım var.
- I have a bad pain in my back.
Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- Japanese women carry their babies on their backs.
Çamaşır yıkarken oğlunun pantolonunun arka cebinde bir prezervatif buldu.
- While doing the wash she found a condom in the back pocket of her son's pants.
Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
- I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
Belki bütün bunu tersine yapıyoruz.
- Maybe we're doing this all backwards.
Alfabeyi tersten oku.
- Say the alphabet backwards.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
O geri döndüğünde ona sor.
- Ask her when she comes back.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Tom ve Mary restoranın arkasındaki masalardan birinde.
- Tom and Mary are at one of the tables in the back of the restaurant.
Hastanenin arkasındaki o yapı nedir?
- What's that building at the back of the hospital?
Tom yine normale döndü.
- Tom is back to normal.
Tom yine evde, uykusunu tamamlıyor.
- Tom is back at the house, catching up on his sleep.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
- This government is really putting the clock back.
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
- Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Seni daha sonra tekrar arayayım,tamam mı?
- Let me call you back later, OK?
Ben tekneye geri yüzdüm.
- I swam back to the boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
- Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Arkada bir oda istiyorum.
- I'd like a room in the back.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
- Tom bends over backwards to please Mary.
Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- I fell asleep before father came back home
Tom yine uykuya daldı.
- Tom fell back asleep.
There are two high-backed, gold velvet chairs in the room.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
- I expect her to come back before lunch.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back out now.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Sana yardım etmek için geri geldim.
- I came back to help you.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Tom Mary'nin 2.30'a kadar geri dönmesini bekliyor.
- Tom expects Mary back by 2:30.
Tom saçını arkaya taramıştı.
- Tom had his hair slicked back.
Tom arkaya yakın oturuyor.
- Tom is sitting near the back.
Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
- Tom came back to Boston last year.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
Polisler kalabalığı geride tuttu.
- The police held back the crowd.
Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
- Tom and Mary sat way in the back.
Terinde olsam uzak dururum.
- I'd stand back if I were you.
TV uzaktan kumandasını bana geri ver.
- Give me back the TV remote.
fabric-backed tape.
He wishes to have the senior, or old square-toes, backed; he longs to have his father on six men's shoulders; that is, carrying to the grave.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
For today's make, you'll need a good sheet of blue sticky-back plastic, a pen and a washing-up bottle.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
... and it is American diplomacy backed by pressure ...
... backed by the threat of force is why Syria's chemical weapons are being ...