Deniz samuru, sırtüstü yüzerken istiridye yemeyi seviyor.
- Sea otters love to eat clams while swimming on their backs.
Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
- I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Kazağını ters giymişsin.
- Your sweater is on backwards.
Alfabeyi tersten oku.
- Say the alphabet backwards.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci uyuyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were sleeping.
Ütü soğuduktan sonra Mary elektrik kablosunu ütüye sardı, ütüyü tekrar rafa koydu, ütü masasını katladı ve onu yine dolaba kaldırdı.
- After the iron had cooled off, Mary wrapped the electrical cord around the iron, put the iron back on the shelf, folded up the ironing board, and put it away back in the closet.
Tom yine normale döndü.
- Tom is back to normal.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
- This government is really putting the clock back.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Tom tekneye dönmeye çalıştı.
- Tom tried to get back in boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
- Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Arkada bir oda istiyorum.
- I'd like a room in the back.
Biz uzun süredir arkadaşız.
- We're friends from way back.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- I fell asleep before father came back home
Niçin içeri dalmıyoruz?
- Why don't we duck back inside?
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
Sözünden dönebileceğini düşündüm.
- I thought you might back out.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Lütfen 2.30'a kadar bekle. Tom o zaman geri dönecek.
- Please wait till 2:30. Tom will back then.
Tom saçını arkaya taradı.
- Tom combed back his hair.
Arkaya yakın masalardan birinde oturalım.
- Let's sit at one of the tables near the back.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
- Tom came back to Boston last year.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Polis kalabalığı geride tuttu.
- The police held the crowd back.
Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
- Tom got back in his car and drove away.
TV uzaktan kumandasını bana geri ver.
- Give me back the TV remote.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
... won the dates back to our very found ...
... ALAN RUSBRIDGER: I want to go back to what you were saying ...