baştan

listen to the pronunciation of baştan
Türkisch - Englisch
anew
baş
afresh
all over

It's happening all over again. - Bu yeni baştan oluyor.

I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again. - Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.

from the beginning, from the start
(Tıp) de novo
beforehand
initially
from the word go
from the very beginning
denovo
baştan çıkarmak
seduce
baş
top

After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain. - Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.

Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.

baş
{i} beginning

Birth is, in a manner, the beginning of death. - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

baş
{i} leader

Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit. - Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.

I am the patrol leader. - Ben devriye başkanıyım.

baş
{i} head

It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters. - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

He is suffering from a headache. - O, baş ağrısından acı çekiyor.

baş
main

Hinduism is the main religion in India. - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.

After the entrée comes the main dish. - Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.

baş
{s} initial

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk. - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.

The couple carved their initials in an oak tree. - Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.

baştan sona
over

Tom carefully read over the contract. - Tom sözleşmeyi dikkatli bir şekilde baştan sona okudu.

Read over your paper before you hand it in. - Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.

baştan savmak
skirt
baştan savmak
put off
baştan çıkarıcı
tempting
baştan çıkarmak
inveigle
baştan çıkarıcı
seductive

None of this is very seductive. - Bunun hiç biri çok baştan çıkarıcı değil.

Success can also be seductive. - Başarı aynı zamanda baştan çıkarıcı olabilir.

baştan çıkarmak
entice
baştan çıkarmaya çalışmak
solicit
baştan başa incelemek
examine thoroughly
baştan savma
Slipshod, shoddy, sloppy, slack, perfunctory, botched, cursory
baştan savma bir şekilde
In a slapdash manner, perfunctorily
baştan savma yapmak
Skimp
baştan ayağa
from top to toe
baştan ayağa
cap a pie
baştan ayağa kadar
(Konuşma Dili) from head to foot, altogether
baştan aşağı
from head to foot, from top to bottom; entirely, throughout
baştan aşağı
from top to bottom, from head to foot, from end to end, throughout
baştan aşağı süzmek
to eye from head to foot
baştan aşağı süzmek
look up and down
baştan aşağı ıslatmak
wet through
baştan başa
thru
baştan başa
thro

The two boys traveled throughout the land. - İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.

baştan başa
throughout
baştan başa
from end to end, entirely
baştan başa
from top to bottom
baştan başa
(Hukuk) overall
baştan başa
through

The two boys traveled throughout the land. - İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.

baştan başa değiştirmek
sweep clean
baştan başa okumak
to read from cover to cover
baştan beri
from the off
baştan beri
from the outset
baştan beri
all along

Sami was the killer all along. - Sami baştan beri katildi.

baştan farzetmek
presuppose
baştan itibaren
from the first
baştan kıça kadar
fore and aft
baştan savma
run around
baştan savma
a) slipshod, shoddy, sloppy, slack, perfunctory, botched, cursory b) slapdash, perfunctorily
baştan savma biçimde yapmak
perform perfunctorily
baştan savma cevap
quibble
baştan savma yapmak
fudge
baştan savma yapmak
shuffle through smth
baştan savma yapmak
underdo
baştan savma yapmak
to botch
baştan savma yapıvermek
improvise
baştan savmacı
dabbler
baştan savmalık
cursoriness
baştan savmalık
evasiveness
baştan savmalık
sketchiness
baştan sona her şey
gamut
baştan sona kadar
from beginning to end
baştan yapmak
redo
baştan çıkaran
seducer
baştan çıkaran
perverter
baştan çıkaran kadın
temptress
baştan çıkaran kimse
tempter
baştan çıkaran kimse
seducer
baştan çıkaran kimse
Lothario
baştan çıkaran kimse
debaucher
baştan çıkarma
seduction
baştan çıkarma
enticement
baştan çıkarma
inveiglement
baştan çıkarmak
wile
baştan çıkarmak
pervert
baştan çıkarmak
debauch
baştan çıkarmak
corrupt
baştan çıkarmak
entice away
baştan çıkarmak
lead astray
baştan çıkarmak
misguide
baştan çıkarmak
tempt
baştan çıkarmak
deprave
baştan çıkarmak
to tempt, to seduce, to entice, to pervert, to corrupt, to debauch
baştan çıkarmak
allure
baştan çıkartmak
vamp
baştan çıkarıcı
languorous
baştan çıkarıcı
enticing
baştan çıkarıcı kadın
siren
baştan çıkarıcılık
seduction
baştan çıkmak
to go astray
baştan çıkmak
go to the bad
baştan çıkmış
depraved
baştan çıkmış
astray
Balık baştan kokar su dipten bulanır
(Atasözü) Trouble starts either by senseless leadership or by underground activities
balık baştan kokar
(Atasözü) Trouble starts either by senseless leadership or by underground activities
balık baştan kokar
(deyim) a fish rots from the head down

When an organization or state fails, it is the leadership that is the root cause.

yeni baştan yazmak
rewrite
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee. - Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.

The Prime Minister met with the press. - Başbakan basın toplantısı yaptı.

baş
capital

The capital of Italy is Rome. - İtalya'nın başkenti Roma'dır.

Washington is the capital of the United States. - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.

baş
{i} potato

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
baş
tete
baş
(Havacılık) course

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

I see no other course of action. - Başka bir hareket tarzı göremiyorum.

baş
key

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

Trusting yourself is the key to success. - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.

baş
cardinal
baş
{s} general

The president granted a general pardon. - Başkan genel af ilan etti.

The general decided to launch an offensive against the enemy camp. - General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.

baş
parent

All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water. - Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.

I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident. - Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Tom stuck his nose where it didn't belong. - Tom başkalarının işine burnunu soktu.

My glasses started to slip down my nose. - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.

baştan çıkarmak
betray
baş
principal

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson bizim başkanımız.

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson, bizim başımız.

baş
bow

He bowed to me as he passed by. - O, geçerken beni başıyla selamladı.

They shake hands instead of bowing. - Başla selamlama yerine tokalaştılar.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature. - Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

They are masterpieces of European art. - Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.

baş
nob

Aside from him, nobody else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

baş
primary

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
grand

Grandmother carried the table by herself. - Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

Sometimes my grandfather talks to himself when left alone. - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.

baş
primus
baş
premier

Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America. - Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.

The two premiers had nothing in common. - İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

At first each man had paid $10. - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.

At first, they were all convinced he was innocent. - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.

baş
proto-
baş
chief

Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court. - Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.

The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. - Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.

baş
base

Baseball season has begun. - Beyzbol sezonu başladı.

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.' - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.

baş
kingpin
baştan çıkarmak
allude
baş
chıef
sil baştan
(start) From scratch

Get these going, start from scracth, ok?.

sil baştan
(Sıfat, zarf) De novo
baş
basis

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

According to the weather forecast, the rainy season will set in before long. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Tom wants to be a successful architect. - Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.

Laurent Weber is the archbishop of Portland. - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.

baş
off

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

There used to be a post office on the corner. - Köşe başında postahane vardı.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

All beginnings are difficult. - Bütün başlangıçlar zordur.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

You will succeed in the end. - Sonunda başaracaksın.

baş
ending

People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love. - İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.

A good beginning makes a good ending. - İyi başlayan iyi biter.

baş
pate
bir baştan/uçtan bir başa/uca
(traversing, looking at, surveying, filling a place) from one end to the other, from end to end
en baştan
from the rough
en baştan
from the very beginning
iki baştan olmak
(for something) to be possible only if both sides are in agreement about it
suyu baştan/başından kesmek
to tackle a problem at its root
ta baştan
right from the word go
yeni baştan
over again

I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again. - Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.

If you had to do it all over again, what would you do differently? - Yeni baştan yapman gerekse neyi farklı yapardın?

yeni baştan
afresh
yeni baştan
over again, afresh
yeni baştan yapmak
reconstruct
yeni baştan yazma
rewriting
Türkisch - Türkisch
Başından alarak, bir kez daha, yeniden
baştan aşağı
Hepsi, bütünü, bir uçtan öbür uca kadar
baştan başa
Başından sonuna kadar, bir uçtan bir uca
baştan başa
Tamamen, bütünüyle, hepsi bir arada
baştan savmacı
Bir işi yapmamak veya savsaklamak için bahane bulan, başından savan veya atan
baştan savmacılık
Bir işi yapmamak için bahane bulma işi
baştan sona
Daima, her zaman
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
yeni baştan
Baştan başlayarak, yeniden
Englisch - Türkisch

Definition von baştan im Englisch Türkisch wörterbuch

baş
baştan
baştan
Favoriten