başsız

listen to the pronunciation of başsız
Türkisch - Englisch
acephalous, acephalic, headless
unbound
headless; leaderless
headless

He is running around like a headless chicken. - O, başsız bir tavuk gibi etrafta koşturuyor.

having no chief
having no official leader
acephalous
(Denizbilim) headed
{s} rudderless
baş
top

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.

baş
{i} beginning

She will arrive in Tokyo at the beginning of next month. - Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.

Birth is, in a manner, the beginning of death. - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.

baş
{i} leader

I am the patrol leader. - Ben devriye başkanıyım.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.

baş
{i} head

Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council. - Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.

He is suffering from a headache. - O, baş ağrısından acı çekiyor.

baş
main

Hinduism is the main religion in India. - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.

The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu. - Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.

baş
{s} initial

The couples carved their initials in oak trees. - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk. - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.

başsız bulon
stud bolt
başsız vida
headless screw
başsız çivi
brad
başsız çivi
sprig
başsız çivi çakmak
sprig
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

The Prime Minister will hold a press conference tomorrow. - Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.

The Prime Minister has resigned. - Başbakan istifa etti.

baş
capital

Beijing is the capital of China. - Pekin, Çin'in başkentidir.

The capital of Italy is Rome. - İtalya'nın başkenti Roma'dır.

baş
{i} potato

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
baş
tete
baş
(Havacılık) course

I might flunk the course. - Kurda başarısız olabilirim.

Do you have a course for beginners? - Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?

baş
key

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

The mayor presented him with the key to the city. - Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.

baş
cardinal
baş
{s} general

The general decided to launch an offensive against the enemy camp. - General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı genele hitap etti.

baş
parent

All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water. - Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.

His parents were glad at his success in the examination. - Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Tom stuck his nose where it didn't belong. - Tom başkalarının işine burnunu soktu.

Don't stick your nose into other people's business. - Başka insanların işine burnunu sokma!

baş
principal

The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27. - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.

The organization plays a principal role in wildlife conservation. - Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.

baş
bow

Tom bowed his head in shame. - Tom utançla başını eğdi.

He bowed to his teacher. - O, başıyla öğretmenini selamladı.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

Masterpieces are only successful attempts. - Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.

This movie is indeed a timeless masterpiece. - Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.

baş
nob

Nobody has heard of it but me. - Benden başka hiç kimse onu duymadı.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

baş
primary

The primary cause of his failure is laziness. - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
grand

Sometimes my grandfather talks to himself when left alone. - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

baş
primus
baş
premier

The premier and his cabinet colleagues resigned. - Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America. - Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

At first each man had paid $10. - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.

At first, they were all convinced he was innocent. - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.

baş
proto-
baş
chief

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

baş
base

When did you start liking baseball? - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?

Baseball season has begun. - Beyzbol sezonu başladı.

baş
kingpin
baş
chıef
baş
basis

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

According to the weather forecast, the rainy season will set in next week. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Laurent Weber is the archbishop of Portland. - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.

Tom loves architecture more than anything else in the world. - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.

baş
off

Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. - Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

All beginnings are difficult. - Bütün başlangıçlar zordur.

Modern philosophy has its beginnings in the 19th century. - Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

You will succeed in the end. - Sonunda başaracaksın.

Whatever has a beginning also has an end. - Başlangıcı olanın sonu da vardır.

baş
ending

Olivia couldn't give an ending to the story. - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.

The film had a great beginning, but the ending wasn't believable. - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.

baş
pate
kolsuz ve başsız gövde
torso
Türkisch - Türkisch
Başı olmayan
Yöneticisi, başkanı olmayan
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
Englisch - Türkisch

Definition von başsız im Englisch Türkisch wörterbuch

baş
baştan
başsız
Favoriten