Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
They started running.
- Onlar koşmaya başladılar.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
The War of 1812 had begun.
- 1812 Savaşı başlamıştı.
My memory of her has begun to recede.
- Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
She had no idea how to set about her work.
- İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
Now let's get down to work.
- Şimdi çalışmaya başlayalım.
It's time to get down to business.
- İşe başlamanın zamanıdır.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.