A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
I would do it in a different way than you did.
- Senin yaptığından başka türlü yapardım.
I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
I had no other choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
Tom sat alone in the otherwise empty room.
- Tom başka boş odada tek başına oturdu.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
There was no one there besides me.
- Orada benden başka kimse yoktu.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'un dışında başka biri var mıydı?
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
I won't answer any more questions right now.
- Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.
Be happy and don't ask any more questions...that is best.
- Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
Good health is more valuable than anything else.
- İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
This apartment is bigger than any other one in the building.
- Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
Tom doesn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
Tom didn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
We have no alternative but to work.
- Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Do you have any further questions to ask?
- Soracak başka sorunuz var mı?
We need to avoid any further delays.
- Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.