başarma

listen to the pronunciation of başarma
Türkisch - Englisch
achievement
accomplishment
achieve

I haven't achieved anything yet. - Henüz bir şey başarmadım.

What do you want to achieve in your work? - İşinde neyi başarmak istiyorsun?

achieving
başarmak
achieve

I want to achieve something in life. - Hayatta bir şey başarmak istiyorum.

He was about to achieve great plans. - O, büyük planlar başarmak üzereydi.

başarmak
succeed

He must succeed to his father's business. - O, babasının işini başarmak zorundadır.

I worked hard to succeed. - Başarmak için sıkı çalıştım.

başarma isteği olan
ambitious
başarma gücü
performance
başarmak
get through
başarmak
carry out
başarmak
{f} prosper
başarmak
arrive
başarmak
contrive
başarmak
pull off
başarmak
to succeed (in), to manage, to accomplish, to achieve, to pull off, to get ahead, to bring sth off
başarmak
pan out
başarmak
fare
başarmak
{f} click
başarmak
{f} conquer
başarmak
throve
başarmak
muddle through
başarmak
(deyim) get the best of
başarmak
brought off
başarmak
(deyim) come up with
başarmak
succeed to

He must succeed to his father's business. - O, babasının işini başarmak zorundadır.

başarmak
carry
başarmak
get
başarmak
get around
başarmak
do
başarmak
manage to
başarmak
(deyim) gain ground
başar
{f} fare

In college, I fared ill with physics and well with chemistry. - Üniversitede fizik dersini başaramadım ama kimyayı başardım.

başar
{f} accomplished

If you had helped me, I could have accomplished the work. - Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.

I am proud of having accomplished such a task. - Ben böyle bir görevi başarmanın gururunu duyuyorum.

başar
succeed in

He will without doubt succeed in the exam. - Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.

He'll succeed in time. - O zamanla başarılı olacak.

başar
{f} thriving
başar
throve
başar
{f} succeeding

I have serious doubts about their plan succeeding. - Onun planının başarısı hakkında ciddi şüphelerim var.

Tom has no chance of succeeding. - Tom'un başarma şansı yok.

başar
brought off
başar
{f} achieving
başar
thrive
başar
{f} thrived
başar
succeed

If it were not for her help, I would not succeed. - Onun yardımı olmasa, başaramam.

I worked hard to succeed. - Başarmak için sıkı çalıştım.

başar
{f} thriven
başar
contrive
başar
{f} contrived
başarmak
pass
başarmak
go far
başarmak
effectuate
başarmak
get ahead
başarmak
effect
başarmak
come off
başarmak
accomplish

It is easy to say and hard to accomplish. - Söylemek kolaydır ve başarmak zordur.

I want to accomplish something in life. - Hayatta bir şey başarmak istiyorum.

başarmak
put through
başarmak
manage
başarmak
make good
başarmak
get there
başarmak
get a long
başarmak
overcome
Başarmak
make it
Başarmak
succeed in
başarmak
cut the mustard
başarmak
carry through
başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü
achieved power, the power to overcome resistance to
başar
accomplish

Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment. - Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.

I will accomplish it at all costs. - Ben, ne pahasına olursa olsun onu başaracağım.

başar
bringoff
başar
broughtoff
başar
effectuate
başarmak
make out
başarmak
compass
başarmak
to accomplish, achieve, succeed in, bring to a successful conclusion
başarmak
pan out well
başarmak
negotiate
başarmak
bring off
başarmak
get things done
başarmak
come through
başarmak
(Hukuk) to prosper, to achieve
başarmak
sew up
başarmak
win through
başarmak
make the grade
başarmak
sew
başarmak
{f} swing
başarmak
dispense
başarmak
make_out
başarmak
bring home the bacon
başarmak
hit the mark
zoru başarma
tour de force
Türkisch - Türkisch
Başarmak işi
Başarmak işi: "Bu işi başarmaya kalkanların sanat kalitesi üzerinde duruyor."- S. F. Abasıyanık
başarmak
Bir işi istenilen biçimde bitirmek, muvaffak olmak: "Yüzünde zor bir işi başarmış adamın sevinci vardı."- M. Ş. Esendal
başarmak
Bir işi istenilen biçimde bitirmek, muvaffak olmak
başarma
Favoriten