Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

başarama

listen to the pronunciation of başarama
Türkisch - Englisch
miscarry
To fail to achieve some purpose
To abort a foetus, usually without intent to do so; to experience a miscarriage
{v} to have an abortion, fail, miss, err
be unsuccessful; "Where do today's public schools fail?"; "The attempt to rescue the hostages failed miserably"
If a woman miscarries, she has a miscarriage. Many women who miscarry eventually have healthy babies
To abort a foetus
{f} spontaneously abort; fail to achieve the intended result; go astray, fail to reach desired destination
suffer a miscarriage
To bring forth young before the proper time
To carry, or go, wrong; to fail of reaching a destination, or fail of the intended effect; to be unsuccessful; to suffer defeat
başar
{f} fare

In college, I fared ill with physics and well with chemistry. - Üniversitede fizik dersini başaramadım ama kimyayı başardım.

başar
{f} accomplished

Ken finally accomplished what he set out to do. - Ken sonunda yapmak için yola çıktığı şeyi başardı.

Tom accomplished what we thought he wouldn't be able to accomplish. - Tom başaramayacağını düşündüğümüz şeyi başardı.

başar
succeed in

If you are to succeed in the exam, you must study hard. - Sınavında başarılı olacaksan, sıkı çalışmalısın.

It is everyone's wish to succeed in life. - Hayatta herkesin isteği başarılı olmaktır.

başar
{f} thriving
başar
throve
başar
{f} succeeding

I have serious doubts about their plan succeeding. - Onun planının başarısı hakkında ciddi şüphelerim var.

If you're trying to scare me, you're succeeding. - Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.

başar
brought off
başar
{f} achieving
başar
thrive
başar
{f} thrived
başar
succeed

He will without doubt succeed in the exam. - Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.

I worked hard to succeed. - Başarmak için sıkı çalıştım.

başar
{f} thriven
başar
contrive
başar
{f} contrived
başar
accomplish

If you had helped me, I could have accomplished the work. - Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.

I will accomplish it at all costs. - Ben, ne pahasına olursa olsun onu başaracağım.

başar
bringoff
başar
broughtoff
başar
effectuate
başarama
Favoriten