His life was a long series of failures.
- Onun hayatı uzun bir başarısızlıklar dizisiydi.
He says he has already overcome his failures.
- O zaten başarısızlıklarının üstesinden geldiğini söylüyor.
His project ended in failure.
- Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
Forgetting to say the graduating student's name at the graduation ceremony was a colossal miss.
- Mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin adlarını söylemeyi unutmak şaşırtıcı bir başarısızlıktır.
That was a terrible miss! cried the commentators.
- Yorumcular Bu korkunç bir başarısızlıktı! diye bağırdılar.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
- İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
This is a serious setback.
- Bu ciddi bir başarısızlık.
It's only a minor setback.
- Bu sadece küçük bir başarısızlık.
His project ended in failure.
- Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.