başar

listen to the pronunciation of başar
Türkisch - Englisch
{f} fare

In college, I fared ill with physics and well with chemistry. - Üniversitede fizik dersini başaramadım ama kimyayı başardım.

{f} accomplished

If you had helped me, I could have accomplished the work. - Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.

We've accomplished everything we set out to do. - Yapmaya kalkıştığımız her şeyi başardık.

succeed in

You will succeed in the end. - Sonunda başaracaksın.

He will without doubt succeed in the exam. - Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.

{f} thriving
throve
{f} succeeding

If you're trying to scare me, you're succeeding. - Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.

Peter overcame a lot of difficulties before succeeding as a doctor. - Peter doktor olmayı başarmadan önce birçok zorluğun üstesinden geldi.

brought off
{f} achieving
thrive
{f} thrived
succeed

He will without doubt succeed in the exam. - Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.

I worked hard to succeed. - Başarmak için sıkı çalıştım.

{f} thriven
contrive
{f} contrived
accomplish

If you had helped me, I could have accomplished the work. - Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.

Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment. - Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.

bringoff
broughtoff
effectuate
başar
Favoriten