He didn't have enough experience to cope with the problem.
- Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.
It's hard to handle crying babies.
- Ağlayan bebeklerle başa çıkmak zordur.
You'll have to handle it.
- Onunla başa çıkmak zorunda kalacaksın.
He didn't have enough experience to cope with the problem.
- Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.
He didn't have enough experience to cope with the problem.
- Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.
Is it easy to deal with?
- Başa çıkmak kolay mı?
We are making all efforts possible to deal with the nuclear crisis.
- Biz nükleer kriz ile başa çıkmak için mümkün olan tüm çabaları harcıyoruz.