baş baş

listen to the pronunciation of baş baş
Türkisch - Englisch

Definition von baş baş im Türkisch Englisch wörterbuch

baş
top

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.

baş belâsı
pain in the neck
baş
leader

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.

I am the patrol leader. - Ben devriye başkanıyım.

baş
head

Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar. - Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.

It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters. - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

baş
beginning

I was beginning to lose my cool. - Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.

At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning. - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.

baş
initial

The couples carved their initials in oak trees. - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

baş başa
tête-à-tête
baş başa
tête-à-tête, face to face
baş başa kalmak
to stay alone (with)
baş başa vermek
1. to put our/your/their heads together, consult with each other. 2. to work together, help each other, collaborate
baş başa vermek
to put their heads together
baş belâsı
bother
baş ağrısı
a) headache b) nuisance, pest
baş harf
initial

She embroidered her initials on a white handkerchief. - Adının baş harflerini beyaz bir mendilin üzerine işledi.

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk. - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.

baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man. - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.

The Prime Minister met with the press. - Başbakan basın toplantısı yaptı.

baş
capital

Washington is the capital of the United States. - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.

Beijing is the capital of China. - Pekin, Çin'in başkentidir.

baş belâsı
nuisance
baş dönmesi
dizziness

Tom has been experiencing severe headaches and dizziness. - Tom şiddetli baş ağrısı ve baş dönmesi yaşıyor.

Mary didn't suffer from dizziness. - Mary baş dönmesinden muzdarip değildi.

baş dönmesi
vertigo
baş düşman
archenemy

The Joker is Batman's archenemy. - Joker, Batman'ın baş düşmanıdır.

Lex Luthor is Superman's archenemy. - Lex Luthor Süpermen'in baş düşmanıdır.

baş harfler
initials
baş kısım
heading
başa baş
neck and neck
baş işareti
nod
alay baş
pate
baş kıç vurma
(Askeri) pitching
baş yönetici
(Ticaret) chief executive officer
baş-boyun
(Tıp) head and neck
baş-kıç vurma
(Askeri) pitch
geminin baş kıç vurması
(Askeri) pitch
ismin baş harfleri
initials
kıvırcık baş hastalığı
leaf curl
sallamak (baş)
nod
yuvarlak baş
round head
baş belâsı olmak
bother
baş harflerini yazmak
initialize
Ecel gelince başa baş ağrısı bahane
(Atasözü) Death is a debt to pay, the cause is meaningless
Eğilen baş kesilmez
(Atasözü) - Better bend than break.-- A fault confessed is "half-redressed"
baş açcı
chef
baş bakan
start looking
baş belâsı
stiff
baş döndürmek
begins to rotate
baş döndürücü
Vertiginous, dazzling, giddy, dizzy
baş dönmesi
Dizziness, whirl, giddiness, swim, swimming of the head, vertigo
baş etme
coping
baş etmek
Cope (with), do with, stem the tide of
baş etmek
Cope (with), to do with, to stem the tide of:
baş faktör
primary factor
baş faktör
main factor
baş faktör
chief factor
baş garson
maitre d'hotel
baş garson
headwaiter
baş garson
head waiter
baş göstermek
crop up
baş hekimlik
per physician
baş hemşire
head nurse
baş kaldırı
per lift
baş katip
head clerk
baş komutan
commander in chief
baş konsolos
early consul
baş mühendis
Chief engineer
baş piskopos
primate
baş sağlığı dilemek
language begins to health
baş yardımcı
assistant head
baş yazar
lead author
baş örtü
head coverings
sıkma baş
head spin
üst baş
clothes
Merkezi Ölçü ve İşaret İstihbaratı Teşkilatı; sağlık dairesi başkanı; baş askeri
(Askeri) Central Measurement and Signature Intelligence (MASINT) Organization; chief medical officer; chief military observer; civil-military operations; collections management office(r); configuration management office
ani baş dönmesi
dizzy spell
askerlik baş öğretmeni
(Askeri) professor of military science
ayaklar baş, başlar ayak oldu
(Konuşma Dili) The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge
baş
grand

Grandmother carried the table by herself. - Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

baş
principal

The organization plays a principal role in wildlife conservation. - Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson, bizim başımız.

baş
nob

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

Nobody has heard of it but me. - Benden başka hiç kimse onu duymadı.

baş
basis

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
primary

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

According to the weather forecast, the rainy season will set in next week. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.

He lived alone in the forest. - Ormanda yalnız başına yaşadı.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
premier

Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America. - Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.

The premier and his cabinet colleagues resigned. - Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

baş
chief

Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court. - Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Tom loves architecture more than anything else in the world. - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.

Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself. - Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.

baş
off

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

There used to be a post office on the corner. - Köşe başında postahane vardı.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

baş
bow

Tom bowed his head in shame. - Tom utançla başını eğdi.

He bowed to his teacher. - O, başıyla öğretmenini selamladı.

baş
leader, chief, head
baş
first

This style of hairdressing first appeared in the early 19th century. - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.

At first, I couldn't play the guitar. - En başta gitar çalamıyordum.

baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş alıp baş vermek
to wage a bitter fight
baş ayak, ayak baş oldu
(Konuşma Dili) The high and the low have changed places
baş ağrısı olmak
to be a nuisance (to), cause worry (to)
baş aşağı
headfirst, headlong, upside down
baş aşağı
upside down, head down
baş balerin
premiere
baş bağı
1. head band, fillet. 2. (Denizcilik) bow fast, head fast
baş belası
a) nuisance, pain, pest, plague, pain in the neck, troublemaker b) troublesome
baş belâsı
troublemaker

I always knew that Tom was a troublemaker. - Tom'un bir baş belası olduğunu her zaman biliyordum.

You're something of a troublemaker, aren't you? - Sen biraz baş belasısın, değil mi?

baş belâsı
tease
baş belâsı
headache

Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities. - Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.

baş belâsı
a thorn in the side
baş belâsı
annoyance
baş belâsı
a thorn in the flesh
baş belâsı olan
plaguy
baş bilmez unbroken
(horse)
baş bodoslaması
stem post, stem
baş boy
best quality
baş bulmak
to pay, leave a profit
baş direği
foremast
baş döndürücü
vertiginous
baş döndürücü
dizzy

Tom has a lot of dizzy spells. - Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.

Aren't you still dizzy? - Hâlâ baş döndürücü değil misin?

baş döndürücü
giddy
baş döndürücü
dazzling, dizzy, giddy
baş döndürücü bir şekilde
dizzily
baş döndürücülük
headiness
baş dönmesi
whirl
baş dönmesi
dizziness, vertigo
baş dönmesi
giddiness
baş dönmesi
swim
baş dönmesi hissediyorum
I feel dizzy
baş dönmesi ve göz kararması
staggers
baş edebilmek
to be able to cope (with), to manage successfully
baş edememek
to be unable to cope (with)
baş eğerek selâmlamak
incline
baş eğme
obeisance
baş gösterge
(Ticaret) leading indicator
baş göz etmek
to marry (off), to give in marriage
baş gübresi
top dressing
baş güverte
main deck
baş harflerden oluşan sözcük
acronym
baş idari (muharebe) subay; sivil işler harekatı; mukabil hava harekatı
(Askeri) chief administrative officer; civil affairs operations; counterair operation
baş ile ilgili
head
baş işareti
beck
baş işareti yapmak
beckon
baş kadın oyuncu
prima donna
baş kalfa kadın
forewoman
baş kasarası
fo'c's'le
baş kelime
lemma
baş kontrolör
(Hukuk) chief superintendent
baş koymak
to set one's heart/mind (on)
baş koymak
put one's heart to
baş kıç vurmak
pitch
baş mali yönetici
(Ticaret) treasurer
baş nokta (GEOLOC)
(Askeri) origin (GEOLOC)
baş papaz
hierarch
baş plan
big close-up
baş sallamak
to nod
baş sayfa
front page
baş tacı edilmek
be enthroned
baş tacı etmek
to make a fuss over
baş tacı olmak
be enthroned
baş tuğlası
head brick
baş uşak
butler
baş ve kıç istikametinde
fore and aft
baş ve son
the alpha and omega
baş vermek
come to a head
baş vermek
head
baş yastığı
pillow
baş yönetici
chief executive
baş çekimi
big close-up
baş üstünde tutmak
to welcome
baş üstüne
with pleasure, yes
bir baş lâhana
cabbagehead
bunun üzerine baş harflerimi yazdırmak istiyorum
I want my initials on this
can baş üstüne
I'll do it gladly!/Gladly!
can cana, baş başa
everyone for himself
elektrikli baş lambası
(Madencilik) electric cap lamp
gömme baş
countersunk head
güvenlik yardımı; seçici özellik (Küresel Konumlama Sistemi (GPS)); baş danışman
(Askeri) security assistance; selective availability (GPS); senior adviser; situational awareness; staging area; stand-alone switch
ingiltere baş konsolosluğu
(Politika, Siyaset) british consulate general
kanal baş kapağı
headgate
kare baş
square head
körler memleketinde şaşılar padişah/baş olur
(Atasözü) An inferior thing seems first-rate to those who have never known anything better
küçük yuvarlak baş
bullet head
kıvırcık baş hastalığı
curly-top, leaf curl
manyetik baş
magnetic heading
müşterek kuvvet baş tabibi
(Askeri) joint force surgeon
onmadık baş
(person) who has never had anything but misfortune
oval baş
oval head
pas baş
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: Aythyinae) ferruginous duck
saç saça (baş başa) gelmek
(for women) to begin to fight with each other
saç saça baş başa gelmek
to come to blows
sütun baş tabanı
architrave
top baş kefal
(Denizbilim) thicklip grey mullet
uçağın baş tarafı
turret
verilen baş harfler
(Bilgisayar) issued initials
yaş kesen, baş keser
(Atasözü) A person who needlessly cuts down trees is a kind of murderer
üst baş
fig
üst baş
dress
üst baş
apparel
ıskandinav baş tanrısı
Odin
şato baş kulesi
donjon
Türkisch - Türkisch

Definition von baş baş im Türkisch Türkisch wörterbuch

baş başa
Birlikte, beraberce
baş göstermek
Belirmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek, vuku bulmak: "Bu kış yine, kök kömürü sıkıntısı baş gösterecekmiş."- H. Taner
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş altı
Yağlı güreşte pehlivanların ayrıldığı beş derecenin ikincisi
baş aşağı
İniş, yokuş
baş aşağı
Başı aşağı gelmek üzere
baş belası
Sıkıntı, üzüntü veren
baş bezi
Mendil
baş biti
bakınız: bit
baş döndürücü
Şaşkına, serseme çevirici
baş dönmesi
Göz kararıp düşecek gibi olma
baş dümeni
Gemi veya teknelerin başına yerleştirilen ve iyi bir manevra sağlayan dümen
baş kaldırma
Baş kaldırmak işi, isyan
baş kaldırmak
Ayaklanmak, yönetime karşı gelmek, isyan etmek
baş kaldırmak
İyice coşmak, kabarmak
baş tacı etmek
Çok sevmek ve saymak, el üstünde tutmak
baş ucu
Yatılan bir yerin baş konulan yönü veya yakını
baş ucu kitabı
Sık sık yararlanılan, ana bilgileri veren, değerini hiç yitirmeyen eser
baş yastığı
Yatakta başın altına konulan yastık
baş çanağı
Kafa tası
baş örtüsü
bakınız: başörtü
baş üstüne
Bir isteği, buyruğu hemen yerine getireceğini bildiren söz
başa baş
Eşit durumda, dengeli olarak
sıkma baş
Bu şekilde taranan saçın bir örtüyle tamamen kapatılmış hâli
sıkma baş
Kadınların ince bir kumaşla saçlarını sararak yaptıkları bir saç bağlama biçimi
sıkma baş
Bu şekilde giyinen kimse
yarım baş ağrısı
Kusma, mide bulantısı ile görülen, sempatik sinir sistemi dengesinin bozulmasından ileri gelen baş ağrısı, migren
yaş baş
Hayatı boyunca kazanılan tecrübelerin ve görgünün tümü
üst baş
Giyecekler, giysiler
Englisch - Türkisch

Definition von baş baş im Englisch Türkisch wörterbuch

baş kırdırma
Atı, dizgin vurulmasını ve sırtına binilmesini kabul eder hale getirme (horse breaking) esnasında uygulanan bir yöntem
baş baş
Favoriten