With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
- Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
The two nations have strong trade ties.
- İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
I've got a connecting flight.
- Bağlantılı bir uçuşum var.
I feel like we're connecting.
- Bağlantı kurduğumuzu hissediyorum.
I want to get in touch with him.
- Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
Tom can get in touch with Mary by email.
- Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
Do any of you have anything to say in connection with this?
- Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?
Did they want to contact us again?
- Onlar bizimle tekrar bağlantı kurmak istediler mi?
I want to contact him. Do you know his phone number?
- Onunla bağlantı kurmak istiyorum. Onun telefon numarasını biliyor musun?
You said you had connections.
- Sen bağlantılarının olduğunu söyledin.
With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
Here are some interesting links.
- İşte bazı ilginç bağlantılar.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?