With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
You should cut off your connections with that group.
- O grupla bağlantıları kesmelisin.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
- Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
You can't destroy the precious bond between mother and child.
- Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.
The two friends have formed a deep bond of friendship.
- İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
They tied the thief to the tree.
- Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
Mary felt guilty about yelling at her daughter.
- Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
Your daughter is a drug addict.
- Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
If you're not motivated, go back home. You'll just be a hindrance.
- Motive değilsen hemen eve dön. Sadece bir ayak bağı olacaksın.
I'm just a hindrance.
- Tam bir ayak bağıyım.
He bound the package with a string.
- O paketi bir iple bağladı.
Tom wrapped the package and tied it with strings.
- Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
The boat is attached to the anchor by a chain.
- Tekne bir zincirle çapaya bağlıdır.
The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
- Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
Tom bought new laces for his shoes.
- Tom ayakkabıları için yeni bağcıklar aldı.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
Have you ever donated blood?
- Sen hiç kan bağışladın mı?
There is an urgent need for blood donations.
- Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
He tore his ligament.
- O, bağ dokusunu yırttı.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Whether we go or not depends on the weather.
- Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.
Whether you will succeed or not depends on your efforts.
- Başarılı olup olmayacağın çabalarına bağlıdır.
Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
We were cut off while talking on the telephone.
- Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi.
Tom tied his horse to the hitching post.
- Tom atını bağlama direğine bağladı.
He hitched the caravan to his car.
- O, karavanı arabasına bağladı.
Fasten your seat belt when you drive.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
Fasten your seat belt.
- Emniyet kemerini bağla.
Thank you very much for your generous donation.
- Cömert bağışın için çok teşekkür ederim.
Thank you for the donation.
- Bağış için teşekkürler.
OK, take your blindfold off.
- Tamam, göz bağını çıkar.
Tom took off the blindfold.
- Tom göz bağını çıkardı.