He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
He got the job by virtue of his father's connections.
- O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
The two friends have formed a deep bond of friendship.
- İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
There is a strong bond between the brothers.
- Erkek kardeşler arasında güçlü bir bağ vardır.
He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
- Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
Your daughter is a drug addict.
- Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
I'm just a hindrance.
- Tam bir ayak bağıyım.
If you're not motivated, go back home. You'll just be a hindrance.
- Motive değilsen hemen eve dön. Sadece bir ayak bağı olacaksın.
Tom wrapped the package and tied it with strings.
- Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.
I showed Tom how to tie some knots.
- Bazı düğümleri nasıl bağlayacağımı Tom'a gösterdim.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.
The boat is attached to the anchor by a chain.
- Tekne bir zincirle çapaya bağlıdır.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
Excuse me, your laces are untied.
- Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.
Have you ever donated blood?
- Sen hiç kan bağışladın mı?
I donated blood this afternoon.
- Bu öğleden sonra kan bağışladım.
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
How did you make contact?
- Nasıl bağlantı kurdun?
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
I like being independent.
- Bağımsız olmayı severim.
This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
Tendons and ligaments are more fragile than you might think.
- Tendonlar ve bağlar düşündüğünüzden daha kırılgandır.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
This agreement is binding on all parties.
- Bu anlaşma tüm tarafları bağlıyor.
Whether we go or not depends on the weather.
- Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
We were cut off while talking on the telephone.
- Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi.
He tied his dog up to the tree while he went into the store.
- O dükkana giderken köpeğini ağaca bağladı
The horse began to protest as soon as it was hitched to the cart.
- At arabaya bağlanır bağlanmaz protesto etmeye başladı.
He hitched the caravan to his car.
- O, karavanı arabasına bağladı.
Please fasten your seat belt.
- Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.
Fasten your seat belt.
- Emniyet kemerini bağla.
Thank you for the donation.
- Bağış için teşekkürler.
On Children's Day, more than 50 bicycles were donated.
- Çocuklar Günü'nde 50'den fazla bisiklet bağışlandı.
Tom took off the blindfold.
- Tom göz bağını çıkardı.
Tom took the blindfold off Mary.
- Tom Mary'nin göz bağını aldı.