büyüyen

listen to the pronunciation of büyüyen
Türkisch - Englisch
growing

Japan was one of the world's fastest growing economies in the 1980s. - Japonya, 1980'lerde en hızlı büyüyen ekonomilerden biriydi.

There are many trees growing in front of the library. - Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var.

expanding
thriving
sprawling

Houston is a huge, sprawling city. - Houston kocaman, büyüyen bir şehir.

yawning
backlash
outgrowth
growing on
accrescent
risinq
büyü
magic

In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers. - Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.

I'll use magic on him and turn him into a frog. - Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.

büyü
{i} sorcery

There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. - Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.

büyü
spell

This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead. - Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

The spell was broken and the pig turned into a man. - Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.

büyüyen, artan, çoğalan
growing, growing, growing
büyü
charm

Paris has a great charm for Japanese girls. - Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.

They were all charmed by her song. - Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.

büyü
fascination

Studying languages is my biggest fascination and hobby. - Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.

gitgide büyüyen şey
snowball
büyü
enchant

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

The wizard enchants the castle, protecting it from harm. - Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.

büyü
occultism
büyü
weird
büyü
conjure
büyü
theurgy
büyü
crescere
büyü
voodoo
büyü
{i} witchcraft

Mary was accused of practicing witchcraft. - Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

The pentagram is an important symbol in witchcraft. - Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.

büyü
conjuration
büyü
voodooism
büyü
incantation
büyü
bewitchment
büyü
enchantment
büyü
black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
hex
büyü
grow up

I want to be a pilot when I grow up. - Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

büyü
sortilege
büyü
{f} grown up

His children have grown up. - Onun çocukları büyüdü.

Sandra has grown up to be a beautiful woman. - Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.

büyü
bewitchery
büyü
grow

Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide. - Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

büyü
spells

I don't believe in spells and charms. - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.

Tom has a lot of dizzy spells. - Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.

büyü
put spell
amerika'da doğup büyüyen japon
nisei
anormal büyüyen
excrescent
ağaç altında büyüyen çalılar
underwood
beraber büyüyen
ankylosing
büyü
hoodoo
büyü
the black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
magic, spell, incantation, sorcery, charm
büyü
(hint) Maya
büyü
glamor

She's a glamorous girl. - O büyüleyici bir kız.

büyü
witchery
büyü
medicine

There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. - Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.

Grandmother believes that Chinese medicines are the best. - Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

büyü
romance
büyü
glamour [Brit.]
büyü
obeah
büyü
witching
büyü
{i} glamour
büyü
art

John grew up to be a great artist. - John büyük bir sanatçı oldu.

Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life. - Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.

büyü
burgeon
giderek büyüyen problem
a growing problem
hasattan sonra büyüyen otlar
aftergrass
içeriye doğru büyüyen
ingrowing
kendiliği den büyüyen
volunteer
kıyıda büyüyen ot
marram
mantar gibi büyüyen kasaba
mushroom town
çabuk büyüyen
spontaneous
çamurlu yerde büyüyen
uliginose
çifter çifter büyüyen
twin track
Türkisch - Türkisch

Definition von büyüyen im Türkisch Türkisch wörterbuch

BÜYÜ
(Osmanlı Dönemi) Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi. Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder. Müslüman büyücülük yapmaz
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki: "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum."- Y. Z. Ortaç
büyü
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı: "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş."- H. E. Adıvar
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki
büyüyen
Favoriten