Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
Lots of low trees grow on the hill.
- Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir.
Boston was a great place to grow up.
- Boston büyümek için harika bir yerdi.
Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
Boston was a great place to grow up.
- Boston büyümek için harika bir yerdi.
Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
- S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
The construction of a highway will contribute to the growth of the suburbs.
- Ana yollar banliyölerin büyümesine katkıda bulunacaktır.
The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
- Japon ekonomisinin büyüme hızı bu yıl % 0.7'yi geçecek.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
They were all charmed by her song.
- Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
Which is more important, economic development or environmental protection?
- Hangisi daha önemlidir, ekonomik büyüme mi yoksa çevrenin korunması mı?
Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
- Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
I'm not enchanting their children.
- Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
- Japon ekonomisinin büyüme hızı bu yıl % 0.7'yi geçecek.
She liked to read about witchcraft.
- O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
He is, as it were, a grown up baby.
- O, adeta, büyümüş bir bebek.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
- Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
- Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
The rate of growth is growing exponentially.
- Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
The list keeps growing.
- Liste büyümeye devam ediyor.