These dresses are too large.
- Bu elbiseler çok büyük.
My brother is as large as I.
- Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
My grandfather died shortly after my birth.
- Büyükbabam benim doğumumdan kısa bir süre sonra öldü.
Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
- Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
The new law was a major reform.
- Yeni yasa büyük bir reformdu.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
I had great difficulty in finding my ticket at the station.
- İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım.
England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
- İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
This is the biggest hotel in this city.
- O bu şehirdeki en büyük oteldir.
He broke his promise, which was a big mistake.
- Büyük bir hataydı ki, o caydı.
My grandfather's life was long and happy.
- Büyük babamın hayatı uzun ve mutluydu.
Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
- Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
He lives in a huge house.
- O, büyük bir evde yaşıyor.
She lives in a huge house.
- O, büyük bir evde yaşıyor.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
Sentences begin with a capital letter.
- Cümleler büyük harfle başlar.
Write only your family name in capitals.
- Sadece soyadınızı büyük harflerle yazın.
A big title does not necessarily mean a high position.
- Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
How to overcome the high value of the yen is a big problem.
- Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
He was big and handsome.
- O, büyük ve yakışıklıydı.
He gave a party on a large scale.
- O büyük ölçekte bir parti verdi.
It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
- Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
Care has made her look ten years older.
- Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
Caution is the eldest daughter of wisdom.
- Dikkat, bilgeliğin büyük kızıdır.
The eldest son succeeded to all the property.
- En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.
Tokyo is bigger than Rome.
- Tokyo Roma'dan daha büyüktür.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve büyük miktarda kahve içerdi.
Tom is the owner of the largest ranch in the area.
- Tom, bölgedeki en büyük çiftliğin sahibidir.
Layla was the owner of the largest ranch in the area.
- Leyla bölgedeki en büyük çiftliğin sahibiydi.
My grandmother is the oldest in this town.
- Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.
How old is your oldest son?
- En büyük erkek evladın kaç yaşında?
Tom's grandfather was a signal officer in the army.
- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
- Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
Tom won a sizable amount of money.
- Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
Tom is taking a tremendous chance.
- Tom çok büyük bir risk alıyor.
The earthquake caused considerable damage.
- Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
Tom's experience attracted considerable attention.
- Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
These presents are really bulky.
- Bu hediyeler gerçekten büyük.
The bad harvest caused massive food shortages.
- Kötü hasat büyük gıda sıkıntısına neden oldu.
It's a massive undertaking.
- Bu çok büyük bir girişim.
The castle was in dire need of major repairs.
- Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
To my great delight, he won the first prize.
- Benim için büyük sevinç, o birincilik ödülünü kazandı.
Kaoru, yours is the best reaction so far - you win the grand prize.
- Kaoru, şimdiye kadar en iyi tepki sizinki - büyük ödülü kazanırsınız.
He won a sizeable amount of money.
- O büyük miktarda para kazandı.
The concert was a rousing success.
- Konser büyük bir başarıydı.
Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
Security is the greatest enemy.
- Güvenlik en büyük düşmandır.
The Lake Van is the greatest lake of Turkey.
- Van Gölü Türkiye'nin en büyük gölüdür.
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
Our friendship is greater than our quarrels.
- Dostluğumuz kavgalarımızdan büyük.
Security is the greatest enemy.
- Güvenlik en büyük düşmandır.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
His grandfather is still very healthy for his age.
- Büyükbabası yaşına göre hâlâ oldukça sağlıklı.
His grandmother looks healthy.
- Onun büyükannesi sağlıklı görünüyor.
The largest muscle in the human body is the gluteus maximus.
- İnsan vücudundaki en büyük kas gluteus maximus'tur.
My elder daughter Magdalena is like an angel.
- Büyük kızım Magdalena bir melek gibidir.
My elder daughter is Magdalena Zarębówna.
- En büyük kızım Magdalena Zarębówna'dır.
My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
- Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
A big fire broke out after the earthquake.
- Depremden sonra büyük bir yangın patlak verdi.
An elephant is an enormous animal.
- Bir fil çok büyük bir hayvandır.
He lives in an enormous house.
- O, çok büyük bir evde yaşar.
Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
- Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
He worked hard to support a large family.
- O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
- O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı.
This desk, which I bought yesterday, is very big.
- Dün aldığım bu masa çok büyük.
She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona, gömlek cebine sığmayacak kadar büyük bir kamera aldım.
The earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
- Hokkaido'daki deprem büyük hasara sebep oldu.
The flood did the village extensive damage.
- Sel köye büyük hasar verdi.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
- Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.