The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
Who that believes in God would do such a thing?
- Allah'a inanan kim böyle bir şey yapardı?
He is a gentleman and ought to be treated as such.
- O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.
He is a director, and should be treated as such.
- O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
- Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
Was there such a thing?
- Böyle bir şey var mıydı?
Was there such a thing?
- Böyle bir şey var mıydı?
We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
This is how I learned English.
- İşte ben İngilizce'yi böyle öğrendim.
He must be a fool to talk like that.
- Böyle konuşmak için aptal olmalı.
It's unusual for you to do something like that.
- Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
We used to think that was why this kind of thing happened.
- Eskiden böyle şeylerin bu sebepten olduğunu zannederdik.
I've done this kind of thing before.
- Böyle şeyleri daha önce de yaptım.