bâz

listen to the pronunciation of bâz
Türkisch - Englisch
(Kimya) base

Some people like baseball, others like soccer. - Bazı insanlar beyzbol sever, diğerleri futbol sever.

There are some cracks in the basement wall. - Bodrum duvarında bazı çatlaklar var.

(Geometri) base
base, basis
alkali
base; alcali
chem. base
datum
(Ticaret) basis

Red Light Irradiation was a word that was used on a daily basis in the GDR. - Red Light Işınlama GDR'de günlük bazda kullanılan bir kelimeydi.

A person who drinks sugary drinks on a daily basis will consume up to 23 kilograms of sugar in a twelve month period. - Günlük bazda şekerli içecekler içen bir kişi, on iki aylık dönemde 23 kilograma kadar şeker tüketecektir.

on base
on the base
alcali
baz dönem
(Ticaret) base period
baz istasyonu
Base station
baz alınan
basal
baz haslığı
alkali fastness
baz yük
base load
baz çeliği
basic steel
baz çizgisi
baseline
asit-baz dengesi
acid-base equilibrium
kuru baz
(Ticaret) dry based
kurumsal baz
(Ticaret) corporate base
kurumsal baz
(Ticaret) institutional base
oluklu mukavva baz kağıdı
(Matbaacılık, Basımcılık) corrugated base paper
serbest baz
(Kimya) freebase
sulu baz
(Ticaret) water based
yeğni baz
weak base
yıllık baz
yearly basis
Englisch - Englisch
A diminutive of the male given name Barry or Basil
A metasyntactic variable used to stand for some unspecified entity, typically the third in a series after foo and bar

Suppose we have three objects, foo, bar and baz.

(Bilgisayar) The terms foobar, foo, bar, and baz are sometimes used as placeholder names (also referred to as metasyntactic variables) in computer programming or computer-related documentation. They have been used to name entities such as variables, functions, and commands whose purpose is unimportant and serve only to demonstrate a concept. The words themselves have no meaning in this usage. Foobar is sometimes used alone; foo, bar, and baz are sometimes used in that order, when multiple entities are needed
Türkisch - Türkisch
doğan kuşu,avcı kuşu
(Hukuk) Yabancı; esas, temel
(Osmanlı Dönemi) f. Yeniden, tekrar oynatan, oynayan, geri ve arka tarafa doğru... gibi manalara gelir. Kelimenin sonuna veya baş tarafına getirilerek kullanılan bir "ek" dir. Meselâ: Ateşbâz : Ateşle oynayan
(Osmanlı Dönemi) Açık
(Osmanlı Dönemi) İni
(Osmanlı Dönemi) Ayırma. Temyiz etme
(Osmanlı Dönemi) f. Doğan. Yırtıcı kuş. Av kuşu
Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde
Taban
Doğan kuşunun erkeği
Bir kuş türü
Model uygulama da kullanılmak üzere ölçülere uygun hazırlanmış ana kalıp
Süslü kutu
Oynayan
Merkez Bankasının pasifinde kayıtlı bulunan para miktarı
Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde, esas
Taban, ayaklık
Temel, esas
baz istasyonu
Baz istasyonu, iki yönlü bir mobil ağ sisteminde yayın yapan birim. Radyo sistemindeki bir antenden farklı olarak, baz istasyonu hem sinyal alır, hem de sinyal gönderir (yani iki antenden oluşur)
baz losyon
Cildin esnek ve sağlıklı görünmesini sağlamak ve özellikle yağlı ciltlerin parlak görüntüsünü gidermek için kullanılan bir tür losyon
baz morfin
Uyuşturucu madde yapımında kullanılan açık kahverengi toz
ME'BAZ
(Osmanlı Dönemi) (C: Meâbiz) Diz altındaki çukur