Tom is scolding Mary.
- Tom Mary'yi azarlıyor.
I was not scolding you.
- Ben seni azarlamıyordum.
He took it for an implied rebuke.
- Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.
The manager reprimanded the man by pounding on the table.
- Müdür masaya vurarak adamı azarladı.
The director reprimanded you.
- Yönetmen seni azarladı.
He is getting better bit by bit.
- O, azar azar iyileşiyor.