We hope to come to an accord with them about arms reduction.
- Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.
I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house.
- Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.
They should decrease the sugar in these muffins.
- Bu kurabiyelerdeki şekeri azaltmalılar.
The doctor advised him to cut down on drinking.
- Doktor ona içmeyi azaltmasını tavsiye etti.
Tom tried to cut down on his expenses.
- Tom giderlerini azaltmaya çalıştı.
The doctor told Tom to reduce his red meat consumption.
- Doktor Tom'a kırmızı et tüketimini azaltmasını söyledi.
We must reduce energy demand.
- Enerji talebini azaltmalıyız.
Reducing deforestation is one way to mitigate the impacts of climate change.
- Ormansızlaşmanın azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tek yoldur.
Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
- Bu yeşil takım elbiseler, biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel takım elbiselerdir.
Reducing deforestation is one way to mitigate the impacts of climate change.
- Ormansızlaşmanın azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tek yoldur.
I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house.
- Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.
What should you do to decrease your debt?
- Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?
I have to reduce my expenses this month.
- Bu ay masraflarımı azaltmak zorundayım.
This company is using new technologies to reduce its environmental footprint.
- Bu şirket çevresel kaplama alanını azaltmak için yeni teknolojiler kullanıyor.
I need medicine to lessen the pain.
- Ağrıyı azaltmak için ilaca ihtiyacım var.
We had to lessen the impact of the erratic supplies.
- Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.
Reducing deforestation is one way to mitigate the impacts of climate change.
- Ormansızlaşmanın azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tek yoldur.
The factory had to cut back its production.
- Fabrika üretimini azaltmak zorunda kaldı.
Rather than cutting down on cigarettes, sir, why don't you just give them up?
- Sigaraları azaltmaktansa, bayım, niçin onları bırakmıyorsun.
The rights of every man are diminished when the rights of one man are threatened.
- Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.
The war diminished the wealth of the country.
- Savaş ülkenin zenginliği azalttı.
Sales fell off in the third quarter.
- Üçüncü çeyrekte satışlar azaldı.
Production of rice has decreased.
- Pirinç üretimi azaldı.
This medicine will decrease your pain.
- Bu ilaç ağrını azaltacak.
Japan's consumption of rice is decreasing.
- Japonya'nın pirinç tüketimi azalıyor.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
His income was diminished by half after retirement.
- Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.
The population of this country is gradually diminishing.
- Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.
Since 1990, methane emissions have decreased by 11%.
- 1990'dan beri metan salımları %11 oranında azalmıştır.
Production of rice has decreased.
- Pirinç üretimi azaldı.
The factory had to cut back its production.
- Fabrika üretimini azaltmak zorunda kaldı.