ayrıcalıklı

listen to the pronunciation of ayrıcalıklı
Türkisch - Englisch
{s} privileged

That's privileged information. - Bu ayrıcalıklı bilgi.

Sami enjoyed a privileged life in Egypt. - Sami, Mısır'da ayrıcalıklı bir hayatın keyfini sürdü.

special
privileged, preferential
privileged, favored
preferential
favoured [Brit.]
exclusive; immune; inner; at liberty
(someone) who is the holder of a privilege or concession; (company) which holds a concession
favored
{s} exclusive
prerogative
{s} favoured
concessionary
{s} immune
{s} inner
concessionairy
at liberty
ayrıcalık
privilege

The privilege is reserved exclusively for women. - Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.

Every person has the power to abuse their privileges. - Her kişi, ayrıcalıklarını kötüye kullanma gücüne sahiptir.

ayrıcalıklı tarife işlemleri
(Ticaret) favourable tariff treatment
ayrıcalıklı bilgi
special knowledge
ayrıcalıklı danışman grubu
inner circle
ayrıcalıklı davranma
preferential treatment
ayrıcalıklı hak
prerogative right
ayrıcalıklı katılım
(Hukuk) privileged access
ayrıcalıklı kilise
peculiar
ayrıcalıklı kimse
concessionaire
ayrıcalıklı kimse
licensee
ayrıcalıklı olma
exclusiveness
ayrıcalıklı pay
belgiti preferential share of stock
ayrıcalıklı şirket
chartered company
ayrıcalık
peculiar
ayrıcalık
{i} favor
ayrıcalık
concession
ayrıcalık
concessionary
ayrıcalık
benefit
ayrıcalık
privilege, prerogative, concession
ayrıcalık
{i} charter
ayrıcalık
{i} incident
ayrıcalık
nepotism
ayrıcalık
prerogative
ayrıcalık
franchise
ayrıcalık
the privilege
ayrıcalık
privelege
AYRICALIK
privalege
Ayrıcalık
privileges

The dictator abused his privileges to his heart's content. - Diktatör ayrıcalıklarını istediği kadar kötüye kullandı.

Rank has its privileges. - Rütbenin ayrıcalıkları var.

ayrıcalık
(Hukuk) privilege, prerogative, concession, franchise
ayrıcalık
com. (an) exclusive right, concession, franchise
ayrıcalık
favour [Brit.]; cachet; charter; faculty
ayrıcalık
pertaining to concession
ayrıcalık
speciality
ayrıcalık
privilege, favor
ayrıcalık
prerogative; eligibility; franchise; favor
ayrıcalık
refusal
ayrıcalık
royalty
ayrıcalık
incident; oracle
ayrıcalık
{i} faculty
ayrıcalık
{i} oracle
ayrıcalık
{i} eligibility
ayrıcalık
concessionairy
ayrıcalık
{i} immunity
ayrıcalık
{i} cachet
ayrıcalık
{i} favour
özel ve ayrıcalıklı muamele
(Hukuk) special and differential treatment
Türkisch - Türkisch
Ayrıcalığı olan, ayrıcalık tanınan, imtiyazlı
Ayrıcalık
(Hukuk) İMTİYAZ
ayrıcalık
Başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz: "Ölüm önünde herkes bir, ayrıcalık yok kimseye."- T. Oflazoğlu
ayrıcalık
Başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz
ayrıcalıklı
Favoriten